فَإِن زَلَلْتُمْ مِّن بَعْدِ مَا جَاءتْكُمُ الْبَيِّنَاتُ فَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

209- Hakikatin apaçık belgeleri size geldikten sonra şayet siz yine (Haktan) kayarsanız biliniz ki hiç şüphesiz Allah her şeye gücü yeten, hükmünde tam isabet edendir. (Bakara:209)



.





TEVEKKÜL MÜ TEKEFFÜR MÜ

Tevekkül nedir?  Tekeffür nedir? Tevekkül ve tekeffür arasındaki fark nedir?

Tevekkül: İnsanın acziyetini ortaya koyması ve kendisinin dışındaki bir şeye dayanmasıdır.

Yaratılışı itibariyle insan, hem sosyal bir varlıktır hem de zaten kendi kendisine yeterli gelemeyen bir varlıktır. Çünkü kendi kendine yeterli olan sadece Allah'tır. Allah şöyle buyurur: “Hepiniz Allaha muhtaçsınız; fakat Allah, bütün âlemlerden müstağnidir.''(Fatır, 35)

“İnsanoğlu zayıf yaratılmıştır.'' (Nisa, 28)

Mademki insan zayıftır ve Allaha muhtaçtır, o zaman tevekkül; acziyetini bilip, kişinin Allah'a her işte dayanıp güvenmesidir. Kuran'ı Kerim'de şöyle buyrulur: ”İnanmış olanlar ancak o kişilerdir ki Allah anıldığında yürekleri ürperip, titrer ve onlara Allah'ın ayetleri okunduğunda, bu onların imanlarını artırır. Ve onlar yalnız Rablerine güvenip dayanırlar. (Allah’a tevekkül ederler)” (Enfal, 2)

''Eğer onlar yüz çevirirlerse de ki: Bana Allah yeter. O'ndan başka ilah yoktur. Ben O'na tevekkül ettim ( Allah’a dayandım ve ona güvendim) ve büyük arşın Rabbi O'dur.»(Tevbe, 129)

“Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.''( Nisa, 81)

“Kim Allah'tan korkarsa Allah, ona bir çıkış yolu nasip eder ve onu hiç beklemediği yönden rızıklandırır. Kim Allah'a dayanıp güvenirse (tevekkül ederse) Allah, ona yeter. Hiç kuşkusuz Allah, emrini yerine getirecektir. Allah, her şey için bir ölçü/bir kader belirlemiştir.” (Talak 2-3)

Ayetlerde de açık bir şekilde görüldüğü gibi tevekkül etmek, Rabbimizin bize bir emridir. Fakat içinde yaşadığımız ortam, insanlığı öylesine tevekküle karşı körleştirmiş ki insan hayatında tevekkülün yerini tekeffür almıştır. Bize tevekkülün en güzel örnekleri yine Kuran'da anlatılır. Musa kıssasını hepimiz biliriz. Hani Musa,Beni İsrail'i, Firavun'un zulmünden kurtarmak için Mısır'ı terk edip Mısır'dan çıkmışlarken Firavun, bunların peşlerine takılır. Mısır'dan hicret eden bu insanların karşısına deniz çıkınca ve Firavun da  kendilerine yetişince İsrail Oğulları, Musa'ya şunları söylemeye başlarlar:'' Ey Musa, sen gelmeden önce de biz sıkıntıda idik. Sen geldikten sonrada sıkıntılardayız. İşte önümüzde Firavun gibi bir deniz, arkamızda ise deniz gibi Firavun. Bizim halimiz ne olacak.'' dediler.

Madde gözü ile bütün sebeplerin tükendiği, bütün ümitlerin bittiği, bütün çıkışların kapandığı gibi görünen bu tabloda Musa'ya  kulak verelim. Kulak verilim ki tevekkülün ne olduğunu anlayalım.

Musa, İsrail Oğullarına şöyle cevap verir: ''Rabbim, bize bir çıkış yolu ihsan edecektir.'' işte bu sözdür tevekkülün yüreklerden satırlara dökülmesi. Düşünsenize nasıl olur ki önünüzde Firavun gibi bir deniz, arkanızda deniz gibi bir firavun var ve ensenizin köküne binecekken siz hala kalkmış Allah, bir çıkış yolu ihsan edecek diyorsunuz. İnsana gülmezler mi? Düşman kılıcını kaldırmış, size darbeyi indirecek; siz, hala Allah bir çıkış yolu ihsan edecek diyorsunuz. Allah’a tevekkül madde gözü ile ifade edilemez. Budur Allah'a tevekkül. Budur Allah'a dayanmak ve o na güvenmek. Bu tevekküllün neticesinde Allah, denizi onlar için parçalamış ve Firavun'u da o denizde boğmuştu. İşte tevekkülün sonucu budur:

''Kim Allah'a dayanıp güvenirse (tevekkül ederse) Allah, ona yeter. Hiç kuşkusuz Allah, emrini yerine getirecektir.'' ( Talak,2-3)

Kuran'dan bir tevekkül örneği Musa idi. Musa gibi nice tevekkül örnekleri vardır. Musa gibi tevekkül edeni Firavun öldüremez. Zaten Firavunların öldüremediği Musa'dır.

Şimdi günlük hayatımızdan ne kadar tevekkül ettiğimizi anlamaya çalışalım.

Bir iş kurduğumuzu düşünelim. Kurduğumuz bu işte kısa zaman sonra sıkıntılar doğmaya başlıyor. Maddi sıkıntılar. Bununla beraber biz, elimizden geleni yapıyoruz; fakat bir türlü işi düzeltemiyoruz.

Yaşanan bu maddi sıkıntılar, bizi sarsmaya başlıyor değil mi? Ve durum öyle bir hale geliyor ki yıllarca kazandığınız bütün sermayeniz belki bir günde yok olacak. Acaba Allah’a nasıl tevekkül ederiz bu durumda. Kimileri işin bu sıkıntılara dayanamayıp intihar eder, kimisi sürekli bu işin psikolojik sıkıntısını çeker bir tülü rahat edemez. Kimileri de Allah’a tevekkül eder. Şimdi biraz daha derine inelim. İşimizin bu sıkıntılı anında iyi tanıdığımız biri, giriştiğimiz bu işte sermayemizin iki katı bize destek verdiğini söylese, hemen bütün sıkıntılarımızdan ve intihardan vazgeçeriz değil mi? Çünkü artık şuna inandık:'' Eğer sıkıntı da olursam benim sıkıntılarımı giderecek bir arkadaşım var. Ona başvurur ihtiyacım olduğu kadar parayı alırım.'' diye düşünürüz.  Bu inanç, artık kötü giden işe kafa takmamıza gerek bırakmaz ve bizi sıkıntılara da sokmaz. Çünkü arkadaşımıza güveniyoruz değil mi?

Peki, bir beşere bu kadar güven duyup sırtımızı yaslıyorsak ya Allah’a ne kadar tevekkül edip sırtımızı dayıyoruz. Hâlbuki o beşere gösterdiğimiz güvenin çok çok fazlasını Allah'a göstermeli değilmiyiz? Çünkü o beşeri de bize gönderen Allah'tır. Fakat insanlık, Allah’a tevekkülü öyle unuttu ki artık mütevekkil olması gerekirken mütekkeffir (Allahın verdiği nimetleri görmezden gelen) oldu.

Tevekkül kalıktı, sebepler İlahlaşmaya kadar götürüldü ve Allah'ın insana ihsan buyurduğu nimetlere karşı insan mütekkeffir (görmemezlikten gelen kimse) kesildi.

 
Eklenme Tarihi : 11.12.2013 13:29:21
Okunma Sayısı : 3529