وَاتَّقُواْ يَوْماً لاَّ تَجْزِي نَفْسٌ عَن نَّفْسٍ شَيْئاً وَلاَ يُقْبَلُ مِنْهَا شَفَاعَةٌ وَلاَ يُؤْخَذُ مِنْهَا عَدْلٌ وَلاَ هُمْ يُنصَرُونَ

48- Artık şu günden korkun ki; O gün, Hiç kimse bir başkası adına zerre kadar bir şey yapamaz ve hiç kimseden şefaat kabul edilmez ve hiç kimseye karşılık fidye de alınmaz. Ve onlara yardım da edilmez. (Bakara:48)



.





Aile

Aile, Birbirinden destek alan, birbirine dayanan ve yaslanan, biri olmayınca diğeri ayakta kalamayan birden fazla unsurun birlikteliğidir. En büyük aile insanlık ailesidir. Bu ailenin birer ferdi olan insan kendisinden ve ailesinden sorumludur. Çünkü büyük aile olan insanlık ailesinin mutluluğu küçük aileye, küçük ailenin mutluluğu ise fertlerin mutluluğuna bağlıdır. Fertte meydana gelen ve ya gelebilecek en ufak arıza küçük aileyi, küçük aile ise büyük insanlık ailesinin ahengini bozar. İnsanlık ailesinin mutluluk ve saadeti için Allah önce kişiye bireysel sorumluluğu, sonra aile sorumluluğunu ve sonrasında da toplumsal aile sorumluluğunu yüklemektedir. İnsan; İnsan olması hasebi ile sosyal bir varlıktır ve ünsiyet kurmaya muhtaçtır. Kişinin günlük hayatında en çok ünsiyet kurduğu kurum ise ailesidir. Kendi sorumluluğunun ardından en çok sorumlu olacağı yer hiç şüphesiz ailesidir. Bu hakikat kuranda şöyle dile getirilir.

-- يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا قُوا أَنْفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ

" Ey iman edenler kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyunuz..."(Tahrim:6)  

     Ayetinde ifade ettiği gibi kişi önce kendini sonra da ailesini adam etmelidir. Çocuklarda görülen manevi bozulma ailedeki manevi çözülmeyi gösterir. Fakat şu hakikat unutulmamalıdır ki; Herkes kendi üzerine düşen ferdi ve ya ailevi sorumluluğu yerine getirirse insanlık ailesinin dönüşümü kaçınılmaz olur. Ancak insanlar bizatihi kendi ve ailevi sorumluluklarını yerine getirmedikleri için bu tip sorumsuz insanların yükünü başkaları taşımak zorunda kalır. Peygamber efendimiz buyuruyorlar ki: " Bir baba evladına güzel ahlaktan daha iyi bir miras bırakamaz." evet Efendimizin bu nebevi tavsiyesi her iman eden kişinin evladına maldan ziyade ahlaki güzelliği miras bırakmasının daha hayırlı olacağını ifade etmektedir. Fakat insanların çoğu güzel ahlakın miras bırakılmasındansa, fazlaca bir mal, yüksek bir makam ve maddi bir gelecek bırakmanın peşine düşmüşlerdir. Çocuğumu nasıl iyi bir mümin yapabilirim derdini taşımaktan ziyade çocuğumu nasıl iyi bir mühendis ve ya doktor yapabilirim derdini taşımaktadırlar. Elbette çocuk doktor olacak ama önce kalbi tedavi olmuş ve başkaların kalbini tedavi eden bir doktor olacak. Çocuğunun gelecek korkusunu taşıyıp onları manadan koparan ve böylece modern şirk zihniyetini canlandırıp onları diri diri gömenden daha zalim kim vardır. 

-- وَلَا تَقْتُلُوا أَوْلَادَكُمْ خَشْيَةَ إِمْلَاقٍ نَحْنُ نَرْزُقُهُمْ وَإِيَّاكُمْ إِنَّ قَتْلَهُمْ كَانَ خِطْئًا كَبِيرًا (31)

“Öyleyse artık, yoksulluk kaygısıyla çocuklarınızı öldürmeyin; onları da, sizi de doyuran/rızıklandıran Biziz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir suçtur.” (İsra:31)

 Öldürmek sadece bedenen değil manen de olur. Çocuğu maneviyattan mahrum yetiştirmek manevi ölümdür. Bu hakikatler ışığında anlaşılmalıdır ki; önce ahlak ve maneviyat gelmelidir. Her Müslüman'a düşen önce evladının manada ki geleceğini, sonra maddede ki geleceğini hazırlamasıdır. Çünkü Allah insanları ne makam nede mevkilerinden hesaba çekecektir. Fakat Allah, insanları manalarından yani Allaha karşı sorumluklarını yerine getirip getirmediğinden sorguya çekecektir.

           Hepimiz ailelerimize Kuran’ın tarif ettiği geleceği hazırlama adına sahip çıkmalıyız. Çünkü bilmeliyiz ki ailemiz bize Allahın bir emanetidir. Mümine emanete ihanet yakışmaz.

 

 

 

-- يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا لَا تَخُونُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ وَتَخُونُوا أَمَانَاتِكُمْ وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ (27) وَاعْلَمُوا أَنَّمَا أَمْوَالُكُمْ وَأَو

 فِتْنَةٌ وَأَنَّ اللَّهَ عِنْدَهُ أَجْرٌ عَظِي

" [O halde,] siz ey imana erişenler, Allah'a ve Elçi'ye karşı haince davranmayın; size tevdî edilen emanete bilerek ihanet etmeyin! Ve bilin ki, mallarınız ve çocuklarınız sadece bir sınav ve bir ayartmadır ve (yine bilin ki,) Allah'tır, katında en büyük ecir bulunan!.(Enfal:27-28)

Emanete ihanet etmemek, emaneti sahibine teslim etmektir. Bizler de emaneti sahibine teslim ettiğimizde emaneti Müslüman kılmış oluruz.  Ailelerimizi Allaha teslim ederek onları Müslüman kılmalıyız. Çünkü bu her mümin için farzdır. Zaten mümin emanete ihanet etmeyecek kadar güvenilir olan demektir.  "Saldım çayıra Mevla’m kayıra" Müslümanın değil, sorumluluk bilincini kaybeden bir zihniyetin parolasıdır. Bize düşen çocuklarımıza güzel bir ahlak ve eğitim vermektir. Said’i Nursi’nin dediği şu söz aile içi eğitimin önemini anlatmak için ne kadar da manidardır; " 80 yıl ömür sürdüm 80 bin insandan ders aldım fakat hiçbir ders annemin bana verdiği eğitim kadar etkili olmamıştır." Ailemize karşı sorumlu olduğumuzu hiç bir zaman unutmamalıyız. Allah resulünün şu sözlerine kulak vererek ailelerimize karşı sorumluluk bilincini sürekli taşımalıyız.

أَلَا كُلُّكُمْ رَاعٍ وَكُلُّكُمْ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ

"Agâh olunuz! Hepiniz çobansınız ve her çoban güttüğü sürüden sorumludur." (Buhari, Müslim, Riyazü’s-salihın Diy.yay 1/337)

 Sorumluluğumuzun bilincine vararak çocuklarımıza önce ahlak ve maneviyat sonra da maddiyat vermeliyiz. Kendi aile sorumluluğumuzu başkasına yüklememeliyiz. Her aile bir İbrahim’i medrese gibi olup birbirine manen destek olmalıdır. Ailenin bir ferdi İbrahim, bir ferdi İsmail ve bir ferdi de Hacer gibi olmalıdır. İşte Allahın örnek gösterdiği aile budur:

إِنَّ اللَّهَ اصْطَفَى آَدَمَ وَنُوحًا وَآَلَ إِبْرَاهِيمَ وَآَلَ عِمْرَانَ عَلَى الْعَالَمِينَ (33)

GERÇEK ŞU Kİ Allah, Âdem'i ve Nûh'u, İbrahim Soyunu ve İmrân Soyunu bütün insanlığın üzerinde bir konuma çıkardı, (Âl-i imran:33)

Allah peygamberlerini ve ailelerini insanlığa üstün bir model olarak seçmiştir. Rabbi İbrahim’i insanlığa imam seçerken dahi İbrahim en büyük aile olan insanlık ailesinin derdini taşıyordu:

 قَالَ إِنِّي جَاعِلُكَ لِلنَّاسِ إِمَامًا قَالَ وَمِنْ ذُرِّيَّتِي قَالَ لَا يَنَالُ عَهْدِي الظَّالِمِينَ

Ve [şunu hatırlayın:] Rabbi, İbrahim'i buyrukları ile sınadığında ve İbrahim de bunları yerine getirdiğinde ona “Seni insanlara önder yapacağım!” demişti. İbrahim de sormuştu: “Benim neslimden de mi [önderler çıkaracaksın]?” [Allah] cevap vermişti: “Benim ahdim zalimleri kapsamaz.” (Bakara:124)

İşte İbrahim'in derdi. İnsanlık ailesi idi. Ya bizim derdimiz ve dertlerimiz nedir acaba? Bizler de Allah’ın bize örnek gösterdiği İbrahim ve ailesini model olarak almak istiyorsak, önce biz İbrahim olacağız ki; Hacerler ve İsmailler olsun.  Bakın Yakup peygamber ölüm döşeğinde dahi aile sorumluluğunu terk etmeyerek tüm insanlık ailesine şu mesajları göndermiştir.

 

 

Evet, siz, Yakup’un, son nefesini vermeye yaklaşırken oğullarına: “Ben gittikten sonra siz kime kulluk edeceksiniz?” diye seslendiğine şahitsiniz. Onlar: “Senin tanrına, ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın tanrısına, o Tek Tanrı'ya kulluk edecek ve O'na teslim olacağız!” diye cevap verdiler.."  (Bakara:133)

 Bu ayetler bize neyin derdini taşımamızı, nasıl bir aileye sahip olmamız gerektiğini ve ailemize neyi miras bırakacağımızı ifade etmek için yeter. Yeter ki bizler rabbimizin ayetlerine teslim olalım.

 
Eklenme Tarihi : 30.01.2013 12:04:23
Okunma Sayısı : 4231