Dünya ve ahiret kelimeleri Kur’an da bir çok kullanımla gelmiştir. Dünya için; الدنى-الاولى-العاجلة kullanılırken, ahiret için; الآخرة-يوم الدين - الآخرةيوم kelimeleri kullanılır. Dünya için kullanılan دنىkelimesi yakın olmak ve ya yaklaşmak demektir. أدنىen yakın bir diğer manası ile ahirete nispetle en alçak, en değersiz, en bayağı olan manasına gelir. الآخرة kelimesi ise; en son, sonra gelen, dünyaya nispet ile en değerli, en kıymetli manasına gelir.
Çağımızın en büyük sorunlarından biri olan dünya ve ahiret dengesi, Müslümanların hayatında giderek varlığını hissettiren bir temel sorun haline gelmiştir. Dünyevileşme yani "dünyayı, makam ve mevkii elde etme hırsı hızlı bir şekilde insan hayatını kuşatmış bulunmaktadır. Hatta öyle ki insanoğlunu hızla saran bu dünyevileşmeyi insan, inanancından ve en kutsal değerlerinden dahi üstün görerek, dünyayı ahirete tercih edecek hale gelmiştir. Bunun insan kişiliğindeki en belirgin yansıması kibir, kendini beğenme, haset, gıybet, karşısındakileri küçük görme, kendisi ile aynı maddiyatta sahip olmayanlardan uzak durma, sadece zengine ilgi duyup fakiri göz ardı etme, çok yoğun bir şekilde maddeyi gündemde tutup, ahiret yokmuş gibi yaşamak ve ahiret yokmuş gibi konuşmak ile çevresine korkunç bir şekilde negatif enerji yaymatır. Bu kötü ahlak sahip olmak kişi de dünyevileşmenin oluşturduğu korkunç bir kişilik ve fıtrat bozulmasıdır. Dünya ile ahiret karşılaştığında ahirete yönelik duygularını bırakıp dünyalıkları arzulaması ve dünyalıklar için kutsallarını çiğnemesi de bunun en açık belirtisidir. Halbuki rabbimiz bize şöyle buyurur: "Ahiret senin için elbette dünyadan hayırlıdır." Yani söz konusu dünya ve ahiretten birini tercih olursa bilesin ki ahiret senin için dünyadan hayırlıdır ve sen ahiretini tercih et.
"Kim haddini aşarak Allah yokmuş gibi yaşar ve dünya hayatını tercih ederse gerçekten alevli ateş onun varacağı yerdir. " (Naziat 37-39)
Ayeti tercihini yanlış yapanların ebedi hayatlarını yıktıklarını apaçık bir şekilde dile getiriyor.
İnsanlar içerisinden bir grup dünyaya tamamen bağlanarak ebedi hayatlarını harap ederken, diğer bir grup da kendini dünyadan tamamen soyutlayarak dünyevi hayatlarını harap etmektedir. Birbirinin zıttı olarak görülen bu iki düşünce sonuçta aynı yere varacağı şüphesizdir. Çünkü biri ifrat diğeri ise tefrittir. Tefritte, ifratta İslam da haram kılınmıştır. Asıl olan vasat ve dengeli olabilmektir. Yörüngesinden veya dengesinden kopan her şey, her şeye zarar verir.
Din, dengeli olabilmemiz ve yörüngede kalıp savrulmamamız için gereklidir. Takvanın ne zenginlikle nede fakirlikle alakalı değildir. Eğer takva zenginlikte olsa idi en takvalı "Karun" olurdu. Yok, eğer takva fakirlikte olsa idi en takvalı insanlar ruhbanlar olurdu. Fakat takva bizatihi ne zenginliktedir ne de fakirliktedir. Takva sadece ve sadece kişinin hangi halde olursa olsun Allah’a karşı saygılı olup onun emirlerine riayet etmesindedir. Allah’ın emirlerine riayet etmeyen ister zengin isterse fakir olsun sonuç asla değişmez. Bundan dolayı takvayı zenginlikte veya fakirlikte aramak çok yanlıştır. Önemli olan Allah’ın verdikleri ile Allahın rızasını kazanmaktır. Fakirlik bizatihi haram olmadığı gibi zenginlik de haram değildir. Zenginliği de fakirliği de kendilerine haram eden insanlar, aslında Allah’ın emanetlerini Allah’tan koparanlardır.
" De ki: “Allah'ın kulları için yarattığı güzelliği, rızkın iyisini, temizini yasaklayan kim?” De ki: “Bunlar dünya hayatında imana erenler için [meşru]durlar; Kıyamet Günü'nde ise yalnızca onlara özgü olacaklardır.” Anlama-kavrama yeteneği olan insanlar için bu mesajları Biz işte böyle açık açık dile getiriyoruz! (Ar’af:32)
Peygamberimiz de bu gerçeği şöyle dile getirir: " En hayırlınız ahireti için dünyasını, dünyası için de ahiretini terk etmeyip her ikisini birden yürütendir. Zira dünya ahiretin tarlasıdır. Sakın insanlara yük olmayınız”. (Buharive Müslim; Riyazü's-Salihin, Hds.: 462)
Yani dünyayı da ahireti de denge de tutmalıyız. İslam da denge; dünyaya dünya kadar, ahiretede ahiret kadar değer vermektir. İşte İslam da denge budur. Değerlerin yeri karışırsa insan dengeden ve yörüngeden savrulur. Bizler dünyada ne kadar yaşayacaksak o kadar dünya ile meşgul olmalıyız ve bizler ahirette ne kadar kalacaksak o kadar ahiret ile meşgul olmalıyız. Bize düşen hiç ölmeyecekmiş gibi ahirete yarın ölecekmiş gibi dünyaya çalışmamızdır. Ama maalesef insanlar kavramları da altüst ettiler dünyada sonsuz kalacakmış gibi çalışıyorlar ve zaman harcıyorlar, ahirete ise dünyada yaşayacak kadar çalışıyorlar ve o kadar zaman ayırıyorlar.
Kim öteki dünyada kazanç elde etmeyi isterse onun kazancında bir artış sağlarız: bu dünyada bir kazanç isteyene ise ondan bir şeyler ver[ebil]iriz fakat böyle biri, öteki dünya[nın nimetlerin]den hiçbir pay alamayacaktır.(Şura:20)
Cennette meskûn iken, ebedi olma fısıltısı sebebi ile Rabbinin kendisine belirlediği sınırı ihlal eden Âdem (a.s) bu aldanışın bedelini cennet yurdundan olmakla ödemiştir. Şimdi ise dünyalık makam ve mevki fısıltısına kapılan insan dününü unutmuş bir halde, hesabını veremeyeceği bir hayat yaşamaktadır. Sultan III. Murat ne de güzel söylemiş
Bu dünya fanidir sakın aldanma
Mağrur olup tac-u tahta dayanma
Yedi iklim benim deyu güvenme
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan uykusu çok gözlerim uyan
Uyan ey insanoğlu dün seni cennetten koparan vesvese bu gün seni Allahtan koparmaya ve ebedi hayatını harap etmeye çalışıyor. Hâlbuki sen bu aldanışın ağır bedelini daha önce tatmıştın.
“Ey Âdemoğulları! Tıpkı atalarınızın cennetten çıkarılmalarına yol açtığı gibi, Şeytan'ın sizi de ayartmasına izin vermeyin: çıplaklıklarının farkına varsınlar diye, onları [Allah'a karşı sorumluluk bilincinin bezediği] örtülerinden yoksun bırakmıştı o. Muhakkak ki o ve avenesi, onları hiç fark edemeyeceğiniz yerde ve biçimde sizi (de) pusuda bekliyor! Gerçek şu ki Biz, [içtenlikle ve doğru bir biçimde] inanmayanların yanına-yakınına [her türden] şeytanî güçler ve kuvvetler yerleştirdik;” (A’raf:27)
Fakat insanların birçoğu bu hakikatin farkında değildir. Halen daha şeytani vesveselere kapılmış yarın hakka döneceğine inanlar olduğu gibi, Allah’ın emirlerini üç kuruşluk dünyaya satan ve bu emirlerini gözünü kırpmadan çiğneyen, su içer gibi yemin içen, yemek yer gibi sözünü yiyen insanlar var. Onlar bu aldanışın bedelini çok ağır ödeyeceklerini unutmuş gibiler.
“ Ama, kendisine hidayet bahşedildikten sonra Peygamber ile bağını koparan ve müminlerin yolundan başka bir yola sapana gelince, onu kendi tercih ettiği yolda bırakacak ve ona cehennemi tattıracağız: o ne kötü bir sondur! (Nisa:115)
İnsanlık ailesi kötü bir son ile karşılaşmamak ve kendisini dengede tutup, haktan savrulmamak istemiyor ise; Rabbimizin bize tarif ettiği şekilde dünya ve ahiret dengesini gözeterek, her şeye değeri kadar değer vermek zorundadır. Aksi takdirde;
1: Sadece zevki- sefayı ve heva, hevesini düşünür.
2: Dünyalıklara karşı aşırı bir sevgi besleyer.
3: Mal biriktiren ve mallı saydıkça sayan sıfırlarına sıfırlar ekleyer.
4: Dünyevileşmenin getirdiği sekülerleşme sürecine girip, tüketim çılgınlığına kapılır.
5: Ver Allah'ım helal haram demeden bu kör boğaz yer Allah’ım. Der.
6: Mana âleminin yok olduğu herkesin dünyalık koktuğu, değerlerin yerini fiyatların aldığı bir dünyaya gömülür.
6: Dünyayı ruhu olan ahiretten koparan ve tamamen bir leşe çevirip, leş kargaları gibi dünyaya üşüşen insanlar haline gelir.
Bize düşen İslam'ın örnek gösterdiği modeli takip ederek dengeli bir yaşam sürmek. Hak yörüngeden savrulamayarak Rabbimizin şu ayetine kulak vermektir.
" Öyleyse, Allah'ın sana verdiklerinden yararlanarak yalnızca ahiret yurdunda [iyi bir yer tutmanın] yolunu ara; bu arada, pek tabii, bu dünyadaki nasibini de unutma; ve Allah nasıl sana iyilikte bulunduysa, sen de [başkalarına] öyle iyilikte bulun; ve sakın yeryüzünde bozgunculuk, karışıklık çıkarmaya çalışma: çünkü, şüphesiz, Allah bozguncuları sevmez!” (Kasas:77)
Ve yine bizler;
1: Yerken israf etmeyen
2: Kazanırken aldatmayan
3: Kazandığını paylaşmayı bilen
4: Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar sözünü düstur edinen
5: Kazanırken helale ve harama dikkat eden
6: Çağın en büyük illeti olan tüketim çılgınlığına kapılmayan
7: Sermayeyi tekeleştirmeyen
8:" Allah’a güzel bir kredi açıp, insanlara karzı hasen dağıtan biri olursak işte o zaman biz İslam'ın örnek model gösterdiği bir dünya ve ahiret dengesini kurmuş olabiliriz. |