EL-A’LÂ
Yüce
Mutlak
üstün ve yüce olan.
“A’lâ olan Rabbin adına/adıyla
hareket et!” (A’lâ 87:1)
“o ki malını gönülden verir ve arınıp
gelişir; (Bu yaptığı) herhangi birinden gördüğü bir hayra karşılık değildir;
sadece A’lâ olan Rabbinin rızasını kazanmak içindir.” (Leyl 92:18-20)
A’lâ olan Rabbin ulviyetine iman
edene düşen, O’nu tesbih etmek, yani O’nun adına hareket etmektir. Rab adına
hareket etmek, Allah’a karşı esas duruşu bozmamak, klâs duruşunu takınmak
demektir. Kulun Allah’a karşı esas duruşunu namaz temsil eder. Bu yüzden;
yukarıda yazdığımız A’lâ suresinin ilk ayeti, ibadetin hakkını vererek ve
yöneldiğin zatın en yüce (A’lâ) olan
Allah olduğunu unutmadan secde et! iması taşır.
Secde, dışardan bakıldığında,
fiziksel bir yere yaklaşma, eğilme olarak anlaşılır, fakat yücelikte eşsiz,
mutlak, üstün olan Rabbin huzurunda alnı yere koymak, aslında alçalmak değil
yükselmek, yücelmektir. Hakkını vererek kılınan namaz; Allah Resulünün dediği
gibi kulun miracı olur.
Bu resimde; uzayda yıldız oluşumuna
ham madde olan nebula (toz ve gaz kütleleri) üzerinde miraca yükselen bir Âdemoğlu
sembolize edilmiştir. Neden nebula sorusunun cevabı ise namazının aslında
sadece ferdi değil toplumsal ıslah edici özelliğinde gizlidir. Kulun namazını
miraca yükseltebilmesi için, namazın o insanı kötülüklerden alıkoyması şarttır.
Böyle bir insan sahabeler gibi ümmete yol gösteren yıldızlar misali olurlar. Nebulalar
da binlerce derecelik sıcaklıklarda galaksilerin ezici çekim gücüyle yoğrulurlar.
Bu sıkıntılı sürecin ardından ısı ve ışık kaynağı olan güneşler doğar. Yakınındakilere hayat uzaktakilere yol
gösteren birer kılavuz olurlar tıpkı ümmetin yıldızları gibi…
|