EL-BEDÎ
Yoktan var eden
Eşsiz ve benzersiz yaratan
Bedî; hem yaratanın, hem de yaratılanın eşsiz ve benzersizliğine delalet eder. İbda’ daha önce var olan bir ham maddeye ve örneğe ihtiyaç duymadan yaratmak demektir. Halk ile İbda’ arasında fark vardır. Halk var olan bir maddeden yaratmadır. Bedî; ismi fâildir. Yokluk insan için kavranabilir bir şey değildir. Bu nedenle yoktan var eden manasındaki Bedî ismini akılla kavrayamıyoruz. El-Bedî isminin tecellisi olan ilahi ibda’ imanın konusudur ve imanla kavranabilir. El-Bedî ismi, Zata değil fiile bakan bir isimdir yani: Allah kimdir sorusundan çok Allah ne yapar soruna cevaptır.
“Gökleri ve yeri yoktan, eşsiz ve benzersiz yaratan (el-Bedî) O’dur. Bir işin olmasını murat ettiğinde, ona sadece “ol” der ve o da hemen oluş sürecine girer.” (Bakara 2:117)
Kur’an’da nerede gökler ve yer geçerse bunun anlamı yaratılan her şeydir, yani kâinatın tamamı demektir. İnsan icat, inşa, ihya, imar faaliyetleri, bunların hepsi var olan bir şeylerden yapmaktır, ancak yoktan eşsiz ve benzersiz yaratan yalnız el-Bedî olan Allah’tır.
Resmimizde; Bedî esmasının eşsiz ve benzersiz yaratmasına küçük bir örnek vererek onun sanatının benzersizliğine vurgu yapmak istedik. Kar kristalleri su moleküllerinden oluşan altıgen yapılardır. El-Bedî olan Rahman öyle bir düzenle karı yağdırır ki kar taneleri elektrik yüklerinden dolayı birbirine yapışmadan yağar. Bulutun içinden çıkana kadar su molekülleri, ısı, nem ve rüzgar faktörlerinin etkisiyle, insanı hayran bırakacak kristallere dönüşen bu kristallerin özeliği birbirlerine benzememeleridir. Düşünün şimdiye kadar yağan kar kristallerinin hiçbiri ötekine benzemiyor. Aynı şekilde yaratılan hiçbir ağaç ve dallanmaları birbirinin tıpkısı değil. Evet, eşsiz benzersiz kar kristallerinin ağaçlarla buluşmasını, O’nun sanatının muhteşemliğini, benzersizliğini, anlatan temsili bir resim çizmeye çalıştık. Yoktan var eden Sensin, eşsiz ve benzersiz yaratan el- Bedî Sensin, yalnız sanatı değil sanatkarı da var eden Sensin, yaratışın karşısında gözlerin kamaştığı Sensin.
Sen ey göklerin ve yerin Bedî’i bizi var oluş hakikatine erdir, bizi varlığımızın sırrına erdir. Vahiy sofrasından bizleri doyuran sensin bizi hakikat dururken bid’atla aldananlardan eyleme.
البديع
البديع :Allah'ın güzel isimlerinden biri olan El-Bedi’; Bütün varlığı yoktan var eden ve bunun için bir örneğe ihtiyaç duymayan, örneksiz, misalsiz, emsalsiz, hayret verici, eşsiz ve benzersiz yaratıcı demektir. Bedi’; ismi faildir. Bazen ismi fail ismi meful yerinede kullanılır. İsmi fail manasın da kullanıldığın da El-Bedi’; Örneği olmadan yaratan, özgü, has ve benzersiz yaratıcı demektir. Allah’a nispetle kullanıldığında; “benzeri bulunmayan yegâne ilah” demektir. Allah; zât, sıfat ve fiil açısından benzeri bulunmayan tek ilahtır. Herhangi bir varlık için Allah’ın zâtı, sıfatı ve fiilleri açısından herhangi bir şeyin Allah’a herhangi bir benzerliği söz konusu edilirse bu Allah’ın mutlak bedî‘ olmadığını ifade eder. Hâlbuki Allah mutlak bedî‘dir. Allahtan başka birine bedi’ denilemez. Bediuzzaman kavramını kullanmak Kur’an’a uygun düşmez. Çünkü Allah; “بَدِيعُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ .” Semavatın ve arz’ın bedi’ Allah ise, hiç şüphesiz ki zamanın bedi’ de ancak Allah’tır. Varlığın her türü, yoktan eşsiz ve benzersiz olarak El-Bedi’ tarafından yaratılmıştır. Yaratılış gerçeği; bir çekirdeğin yarılarak meydana gelmesi El-Fatır tarafından olmuştur. Türün bütün fertleri de El-Bari ismi ile birbirinin aynısı değildir. Varlık var oluşundaki hammaddesi ile potansiyel bir ahlaka sahip olarak var olması ise El-Halik isminin tecellisidir. Bu manda;
El-Bari; Varlık içindeki tüm yaratılmışların birbirinden farlı olduğunu ifade eder.
El-Bedi’; Varlığı yaratırken bir örnek almadan orijinal bir şekilde yoktan yaratılmasını ifade eder.
El-Halik; Varlığı mevcuttan var ederken onlara ahlakını yükleyerek yaratandır.
El-Fatır; Varlığı yaratırken çekirdeği yarıp ona fıtratını vererek yaratandır.
İnsanın ilk yaratılışı, ilk insan Âdem’in yaratılışı bedi’ isminin tecellisidir. Yaratılan insanların hiç birinin parmak izlerinin, göz retinalarının dahi aynı olmaksızın yaratılmaları El-Bari isminin tecellisidir. Yaratılan insanın balçık denilen bir maddeden yaratılıp, kendisine ahlak kodlarının kodlanması da El-Halık isminin tecellisidir. Bir çekirdekten var edilip fıtrat üzere kodlanarak yaratılması ise El-Fatır isminin tecellisidir. Çekirdekler olmayınca, yumurtalar ve nutfeler âlemi de yok olacaktır, bular yok olunca da bunlardan yaratılacak olan varlık âlemi taşıdıkları rabbanî sanatları sergilemekten mahrum kalacaklardı. Kısaca; Fidanlar olmayınca bebekler de, kuzular da, buzağılar da olmayacaktı. Binlerce sanat bire inecek, yüzlerce güzellik ortadan kaybolacaktı. Tüm bu yaratılışların olabilmesi için önce El-Bedi’ sonra El-Fatır, El-halık ve daha sonra da El-Bari’ isimlerinin tecelli etmesi gerekir. Tüm yaratmaya ait olan sıfatların temelini aslında El-Bedi’ ismi şerifi teşkil etmektedir. El-Bedi’ isminin en büyük tecellisi de yokluğun rahmetle vara dönüşmesidir. Varlık; El-Bedi’ olan Allah’ın en büyük tecellisidir. Bundan dolayı tüm varlık El-Bedi’ olan Allah’a şükür borçludur. İnsana düşen El-Bedi’ isminin tecellisi olarak yoktan vara gelişindeki amaç ve hedefe doğru yürüyebilmesidir. İnsanı bu amaç ve hedefine doğru yönlendiren de yine El-Bedi’ olan rabbimizin eşsiz ve benzersiz olan kâinatının ve kitabının ayetleridir. Bu manada vahiy El-Bedi’ olan Allah’ın eşsiz ve benzersiz sözleridir. Onun bu sözlerinin ne bir benzeri ne de bir dengi olamaz. Vahyin böylesine eşsiz ve benzersiz bir güzelliğe sahip olması rabbimizin El-Bedi’ isminin bir tecellisidir. Peygamberimiz bu gerçeği şöyle haber vermektedir:
وَفَضْلُ كَلَامِ اللَّهِ عَلَى سَائِرِ الْكَلَامِ كَفَضْلِ اللَّهِ عَلَى خَلْقِهِ
“ Allah’ın kelamının diğer kelamlara üstünlüğü Allah’ın kullarına üstünlüğü gibidir.”
Eşsiz ve benzersiz bir kitap ve kainat…
Nazari Çerçeve;
Okuduğumuz esma El-Bedi’ olunca kâinata bakmadan geçmek mümkün değildir. Çünkü bedi’ ismi koca kozmik kâinata “بَدِيعُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ denilerek nakşedilmiştir. Uçsuz bucaksız gökyüzüne bakıp da hayran olmamak elde değildir. Çıplak gözle görülebilen sayısız yıldız bile evrenin ne kadar karmaşık bir yapıda olduğunu fark etmemiz için yeterli. Ama çıplak gözle gördüğümüz gökyüzü evrenin milyarda birlik bir kısmını bile temsil etmiyor. Gerçekte evren insan aklının almakta zorluk çekeceği bir büyüklüğe ve karmaşıklığa sahiptir. Güneş sistemini barındıran Samanyolu galaksisi dâhil yaklaşık 100 milyar galaksiden ve sayısız gök cisminden oluşan devasa boyutlardaki evrenin çapı, devamlı genişlemektedir. Evrende var olan enerjinin sadece %10'luk kısmı tanımlana bilen maddelerden (gezegenler, yıldızlar, karadelikler ve çeşitli gazlar) oluşmaktadır, geri kalan enerjinin %90'lık kısmı "Karanlık madde" ismi verilmiş olan gözlemlenemeyen ve tanımlanamayan maddelerden oluşmaktadır. Bu denli büyük ve karmaşık olmasına rağmen, evrende var olan sayısız gök cismi eşi görülmemiş bir denge örneği göstermektedir. Kâinatın nasıl oluştuğu ile ilgili elimizde gerekli veriler olmadığı için Big Bang anını açıklamakta fizik teorileri yetersiz kalıyor. Bigbang’dan daha önceki anlarda neler olup bittiği konusunda henüz kesin deliller bulunmadığı için şu an en fazla patlamadan sonraki 0,00001'inci saniyeden bahsedebiliriz. Patlama anında ortaya çıkan muazzam sıcaklık, patlamadan 0,00001 saniye sonra kuarkların (atom altı parçacıkların) proton ve nötronları oluşturabileceği seviye kadar düştü, bu noktada tek atomdan oluşan ve en basit yapıya sahip element olan H (hidrojen) elementi oluştu. Patlamadan birkaç dakika sonra milyar derece cinsinden ifade edilebilecek değere düşen sıcaklık sayesinde "döteryum", "helyum" ve "lityum" elementleri oluşmaya başladı. "Büyük Patlama" anından sonraki genişleme hızı çok hassas bir değerdedir. Yapılan teorik hesaplamalara göre bu genişleme hızı, gerçekte olandan milyarda bir daha yavaş gerçekleşseydi muazzam kütle çekim etkisi ile evren kendi üzerine çökerek tekrar yok olacaktı. Tersi bir şekilde, evrenin genişleme hızı milyarda bir daha hızlı olsaydı atom altı parçacıklar atomu ve dolayısıyla evrende var olan gök cisimlerini oluşturamayacak şekilde dağılacaktı. İlk atomların ve elementlerin oluşması işte El-Bedi’ olan Allah’ın eşsiz ve benzersiz modelsiz ve örneksiz yaratışını ifade eder. Daha sonra uzunca bir süre evren genişlemeye ve soğumaya devam etti evren yeteri kadar soğuduğunda kütle çekiminin etkisi ile gazlar yoğunlaşarak değişik gök cisimlerini oluşturmaya başladı. Evrende var olan hidrojen ve helyum dışındaki tüm elementler yıldızların oluşumundan sonra, bu yıldızların çekirdeğinde gerçekleşen nükleer tepkimler ile üretilmiştir. Bu gök cisimlerinin bir araya gelerek niçin galaksileri oluşturduğu henüz kesin olarak açıklanabilmiş değildir. Bunun açıklanması "kara enerji" ve "kara delik" olarak adlandırılan gök cisimlerinin tam olarak anlaşılmasına bağlıdır. Sonuç olarak bu günün bilimsel şartları ile kesin bir şekilde açıklayamadığımız bir süreç sonunda evren şu anki yapısına geldi ve her geçen saniye genişlemeye devam ediyor.
Büyük Patlama sonucunda oluşan ve "kozmik fon ışınımı" adı verilen radyasyon bütün evrene yayılmış durumdadır. Gök cisimlerinin yoğunluk gösterdiği bölgelere galaksi (gökada) adı verilmektedir. Kesin olmamakla beraber galaksilerin hemen hemen hepsinin merkezinde galaksiyi dengede tutan büyük bir karadeliğin var olduğu tahmin edilmektedir. Karanlık madde evrende var olan maddenin yaklaşık olarak %90'lık kısmını oluşturmaktadır. Karanlık maddenin dışında kalan ve tanımlana bilen gök cisimleri genel olarak gezegenler, meteorlar ve yıldızlardır. Ömrünü tamamlayan yıldızların ölümü ile oluşan beyaz cüceler, nötron yıldızları ve daha karmaşık bir yapıya sahip olan karadelikler evrenin en yoğun ve hakkında en az bilgi bulunan diğer cisimleridir. Ömrünü tamamlayan yıldızların "nebulla" adı verilen patlamaları sayesinde çekirdeğinde üretilen ağır elementler uzaya dağılır ve meteor şeklinde gezegenlerin üzerlerine yağar. Bu yolla demir gibi ağır elementler gezegenimize patlayan yıldızlardan bir hediye olarak gelmektedir. Sonuç olarak; İyice düşünenler için yaratılış hem matematiksel incelikle, hem sanatsal estetikle kendini göstermektedir. Evren’in ilk yaratılış anında tek birleşimin parçalanışında uygulanan kuvvet hem çok büyüktür, hem de çok ince tasarlanmıştır. Aynı şekilde, oluşan madde miktarı da çok ince bir şekilde tasarlanmıştır. Görüldüğü gibi her şey Evren’imizin var olacağı tarzda bir gayeye göre Yaratıcımız El-Bedi’ olan Allah tarafından ince ve hasas bir ayarla eşsiz ve benzersiz olarak yaratılmıştır. Tüm bu oluşumlar Yaratıcımızın kuvvetinin sonsuzluğunu, her şeyi en ince ayrıntısıyla planladığını, mükemmel bir şekilde her şeyi oluşturduğunu göstermektedir. Ayrıca tüm bu oluşumlar göstermektedir ki; bu Evren’in Yaratıcısı için zorluk kavramı yoktur, o isteyince her şey olur, onun sadece Ol demesi her şey için yeterlidir. Yarattığı her şeyi farklı, taklit edilmemiş ve emsali görülmemiş bir güzellikte yaratan Bedi’ ancak Allah’tır. Yoktan ve modelsiz yarattığı şeyleri insanlar, az bir taklitle, az bir şekil değişikliğine uğratarak keşif ederler. Her şeyi kendine has orijinal olarak yaratan ancak Bedi olan Sensin. Sen, bütün kar tanelerini birbirinden farklı yaratan, insanların parmak uçlarını dahi farklı farklı yaratansın. Anne karnındaki bebeği, bütün bebeklerin yüz şekillerini ve öbek öbek yıldızları içine alan yüz milyarlarca galaksilerin şekillerini de bir bir birinden farlı bir güzellikte El-Bedi olarak yaratansın.
Kur’an-i Çerçeve;
Kur’an-ı Kerim de El-Bedi’ ismi iki ayette kullanılmıştır. Kullanıldığı iki ayet de insanların Allah’a nasıl ve neyi şirk koştukları anlatılmış ve bu şirkin ardından Allah’ın eşsiz ve benzersiz El-Bedi olduğu vurgulanmıştır. Bu iki ayet de El-Bedi esmasının kullanılmasının hikmeti şu olsa gerek; Eşsiz ve benzersiz bir yaratıcı olan El-Bedi yaratmadan aciz olmadığı gibi benzersiz bir yaratıcı oluşu ile mükemmel bir yaratıcılığa sahiptir. Hal böyle iken nasıl olurda çocuk ve çocuklar edinir. Çünkü; çocuk edinmek acziyyettir, muhtaçlıktır. Aciz olan değil yaratamaz, muhtaç olan da mükemmel yani örneksiz ve benzersiz yaratamaz. Bundan dolayı ayetlerde Allah’a isnat edilen bu şirk El-Bedi ismi ile Allah’ın eşsiz ve benzersiz yaratıcı oluşu ile reddedilmiştir.
وَقَالُوا اتَّخَذَ اللَّهُ وَلَدًا سُبْحَانَهُ بَلْ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلٌّ لَهُ قَانِتُونَ (116) بَدِيعُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَإِذَا قَضَى أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ (117)
2.116 -117: Allah, çocuk edindi, dediler. Hâşâ, O, yücedir. Göklerde ve yerde olanların hepsi O’nundur, hepsi O'na boyun eğmiştir. (O), göklerin ve yerin yaratıcısıdır. Bir şeyi yaratmak istedi mi, ona sadece "ol" der, o da hemen oluverir.
وَجَعَلُوا لِلَّهِ شُرَكَاءَ الْجِنَّ وَخَلَقَهُمْ وَخَرَقُوا لَهُ بَنِينَ وَبَنَاتٍ بِغَيْرِ عِلْمٍ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يَصِفُونَ (100) بَدِيعُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ أَنَّى يَكُونُ لَهُ وَلَدٌ وَلَمْ تَكُنْ لَهُ صَاحِبَةٌ وَخَلَقَ كُلَّ شَيْءٍ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ (101)
6.100 -101: Cinleri Allah'a ortak koştular. Oysa onları O yaratmıştır. Bir de hiç bir bilgiye dayanmaksızın O'na oğullar ve kızlar yakıştırıp uydurdular. O ise nitelendire geldikleri şeylerden yücedir, uzaktır. Gökleri ve yeryüzünü eşsiz ve benzersiz yoktan var eden odur. Eşi bulunmasına imkân yokken oğlu nasıl olabilir? Ve her şeyi o yaratmıştır ve o, her şeyi bilendir.
قُلْ أَئِنَّكُمْ لَتَكْفُرُونَ بِالَّذِي خَلَقَ الْأَرْضَ فِي يَوْمَيْنِ وَتَجْعَلُونَ لَهُ أَنْدَادًا ذَلِكَ رَبُّ الْعَالَمِينَ (9) وَجَعَلَ فِيهَا رَوَاسِيَ مِنْ فَوْقِهَا وَبَارَكَ فِيهَا وَقَدَّرَ فِيهَا أَقْوَاتَهَا فِي أَرْبَعَةِ أَيَّامٍ سَوَاءً لِلسَّائِلِينَ (10) ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاءِ وَهِيَ دُخَانٌ فَقَالَ لَهَا وَلِلْأَرْضِ اِئْتِيَا طَوْعًا أَوْ كَرْهًا قَالَتَا أَتَيْنَا طَائِعِينَ (11) فَقَضَاهُنَّ سَبْعَ سَمَوَاتٍ فِي يَوْمَيْنِ وَأَوْحَى فِي كُلِّ سَمَاءٍ أَمْرَهَا وَزَيَّنَّا السَّمَاءَ الدُّنْيَا بِمَصَابِيحَ وَحِفْظًا ذَلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ (12)
41.9 - De ki: "Siz, arzı iki evrede yaratmış olan Allah'ı gerçekten inkâr mı ediyorsunuz? Ve O'na, âlemlerin Rabbine rakip güçlerin bulunduğunu mu iddia ediyorsunuz?" O, (arzı yarattıktan sonra,) üzerine (kuleler gibi) sarsılmaz dağlar yerleştirdi, ona (sayısız) nimetler bağışladı ve oradaki geçim araçlarını onları arayanlar arasında eşit şekilde paylaştırdı (ve bütün bunları) dört evrede (yarattı). Ve O, (sadece) duman halinde olan göklere şekil verdi; onlara ve arza, "İkiniz de isteyerek yahut istemeden (varlık alanına) gelin!" diye buyurdu. İkisi birden: "Peki, boyun eğerek geliriz!" dediler. Ve onları iki evrede yedi gök olarak yarattı, her göğe kendi işlevini yükledi. Biz, yere en yakın olan gökleri ışıklarla (yıldızlarla) süsledik. Ve onları emniyetli kıldık: İşte bu, Kudret Sahibi ve Her şeyi Bilen'in takdiridir.
قُلْ مَا كُنْتُ بِدْعًا مِنَ الرُّسُلِ وَمَا أَدْرِي مَا يُفْعَلُ بِي وَلَا بِكُمْ إِنْ أَتَّبِعُ إِلَّا مَا يُوحَى إِلَيَّ وَمَا أَنَا إِلَّا نَذِيرٌ مُبِينٌ (9)
46.9 - De ki: "Ben (Allah'ın) elçilerin(in) ilki değilim; ve (onların tümü gibi) ben de, bana ve size ne olacağını bilemem, sadece bana vahyolunana uyuyorum çünkü ben sadece açık bir uyarıcıyım".
Bidat; Allah’ın bedi’ isminden rol çalmaktır. Tamamlanmış dine eksikmiş muamelesi yapıp dine karşı paralel din oluşturmaktır. Yoksa bidat sonradan ortaya konulmuş şeyler değildir. Feri’ asıl görmek bidattir. Parelel dini asıl din olarak görmek bid’at’tir. Tarzı farz’a dön derdiğiniz zaman bid’at olur. Örfü din edinmek bidat olur.
|