يَا أَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُواْ رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُمْ وَالَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ

21- Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk (Emir ve yasaklarına riayet) ediniz. Umulur ki, böylece kendinizi (İlahi azaptan) korumuş olursunuz. (Bakara:21)



.





EL-ESMA-ÜL HÜSNA TECELLİLERİ

- Esma Allahın insanlığa uzatılmış olan sapsağlam ipidir. Yani hablullahil metindir. Kim bu ipe tutunursa hiç şüphe yoktur ki kopması mümkün olmayan bir ipe tutulmuş olur.           

 ". وَمَنْ يَعْتَصِمْ بِاللَّهِ فَقَدْ هُدِيَ إِلَى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ"

"Kim Allah'a tutunursa muhakkak ki doğru yola iletilmiş olur"

Yukarıdaki ayette kim Allah'a sımsıkı tutunursa demesi ne demektir acaba? Elbette bu tutunma Allahın zatına değil, sıfatlarına yönelik yapılan bir tutunmadır. Bu ise ancak onun esmasını iyi idrak edip, anlamaktan geçer. Allahın 99 ismi vardır kim bunları iyi idrak edip hayatına yansıtırsa o muhakkak cenneti hak etmiş olur. Çünkü kâinattaki her şey onun esmasının bir tecellisini taşır.  Esmayı anlayan varlığı iyi anlamış ve tanımış olur demektir. Kâinatın var oluş gayesini anlayan insan hiç şüphesiz ki esmanın sahibi olan Allah'a kul olmaktan başka çaresi kalmaz. Bize düşün esmasının tecellisini taşıyan kâinatı esmadan koparmamaktır.  Ne esmayı eşyadan, ne de eşyayı esmadan koparmak zaten mümkün değildir. Fakat en büyük tehlike eşyayı esmanın veya esmayı eşyanın yerine koymaktır. İşte tam bu noktada kişi Allah'ı hakkı ile takdir edememiş ve rabbine bir takım eşyayı şirk koşmuş olur. Mesela Errezzak sadece Allah'tır. Allahın Rezzak sıfatını Allahtan başkasına yakıştırmak ve rızkı ondan beklemek esmayı eşyaya vermek olur ki bu da Allah'ı hakkı ile takdir edememektir. Ve ya Elbasir; her şeyi gören sadece Allah'tır. Kişi bu esmayı Allahın dışındaki bir gücü nispet edip o gücünde her şeyi gördüğüne ve işittiğine inanıyor ise, bu Allah'ı hakkı ile takdir edememektir. Hiç şüphe yok ki Allah'ı hakkı ile takdir edemeyenler Allah'a şirk koşarlar. Allaha şirk koşmak, zulmün en büyüğüdür. Yani Allah'a karşı yapılmış olan en büyük haksızlıktır. İşte tüm bu şirk zihniyetlerinden kurtuluş ancak eşyayı konulması gereken yere koyarak, esma ile eşya arasındaki ilahi tecellileri fark edip rabbimizi hakkı ile takdir etmekten geçer.

Esmayı tanıyan kâinata ve olaylara bütünsel bakar, esmadan kopan kâinata ve olaylara parçasal, kopuk ve çarpık bakar. Allahın bak dediği yerden olaylara bakamayan hayatı yamuk okumaya başlar.  Yamuk okunan bir hayattan da doğru bir düzen çıkmaz.

-Esma;  sevenin sevdiğini tanımasıdır. Peki, kişi hiç sevdiğini merak etmez mi? Kişi tanımadığı bilmediği birini nasıl razı edebilir? Allah'ı razı etmenin yolu onu tanımaktan geçer, onu tanımak onun esmasını tanımaktır. Rabbinin esmasını tanıyan rabbini razı eder. Rabbinin esmasından kopanlar rabbinin gazabına uğrarlar.

Esma; Allahın tüm kâinata ve insanlık ailesine büyük bir lütfüdür. Onun Rahman, Rahim, halim, kerim, ğaffar, tevvab, zul celali vel ikram oluşu hiç şüphesiz tüm insanlığa ve kâinata büyük bir lütuftur. Zaten esma Allahtan kullarına uzatılmış ilahi bir iptir. Kurtuluş istiyorsanız Allahın esmasına yapışın.

-Esma; Allah’ın kart vizitidir. Kişi rabbisinin ne iş yaptığını merak ediyor ise rabbisinin kart viziti olan esmaül hüsnasına baksın.  Orda Rabbisini tanıyacaktır. Rabbisini tanımayan rabbisinden nasıl haber verebilir ki? Musa rabbisini tanıdığı için firavuna en güzel cevabı vermiştir. Firavun sordu ey musa rabbin ne iş yapar? musa cevap verdi;

قَالَ فَمَنْ رَبُّكُمَا يَا مُوسَى (49) قَالَ رَبُّنَا الَّذِي أَعْطَى كُلَّ شَيْءٍ خَلْقَهُ ثُمَّ هَدَى

" Rabbim her şeyi yaratılışına uygun yaratıp sonrada onu programlayandır." dedi. İşte Musa Rabbisini esması ile tanıdığı için en mükemmel bir şekilde firavuna gereken cevabı verdi. Şimdi insanlara sorsanız rabbiniz ne iş yapar kimisi Allah yeri ve göğü yaratandır, yağmur yağdırır, deprem meydana getirir, şimşek çaktırır der ve üç beş esmadan ötesine geçemez ya geri kalan esmalar? Geri kalan esmaları bilmediği için o esmaların yerini çoktan birileri doldurmuştur. Allahın hakkını başkalarına vermek istemiyorsak ve hayatın tüm sorularına en güzel cevabı vermek istiyorsak, rabbimizin kart viziti esmaül hüsnasına muhtacız. O kart vizit ki Allahı hakkı ile takdir edecek ve hayatın tüm şifrelerini ve sorularını çözecektir. İşte o kart vizit esmaül hüsnadır.

-Esma; tevhidin tefsiri, tevhid; esmanın özetidir. Mekke müşriklerinin sorunu Allaha inanmamak değil, Allah'ı gereği gibi tanımamaktı. Allah'ı gereği gibi tanımadıkları için onların temel sorunu tevhidin zıttı olan şirk problemi idi. Mesela putlarının birisinin adı uzza idi. Aslında uzza, Allahın el aziz isminin Allahtan koparılarak müennes siğası ile o puta yakıştırılması idi. Çünkü onlar Allah'ı El-aziz olarak tanıyamamışlardı. El-aziz olarak tanımadıkları Allah'ın ismini El-uzzaya verdiler. Bunun neticesinde de Allah'ı gereği gibi tanımamanın bedelini Allah'ı gereği gibi takdir edememek ile Allah'ı gereği gibi takdir edememenin bedelini de şirke düşmekle ödediler. Şirke düşmenin bedelinide ebedi bir cehennem ile ödeyeceklerdir. Demek ki şirkin panzehiri tevhid, tevhidin tefsiri de esma, esmanın tefsiri de kurandır.

-Esma; Aslında kişinin rabbisini övmesi ve rabbisi ile övünmesidir. Çünkü her esma Allah'a hamd etmektir. Allah'a hamd eden her insan rabbini övmüş ve dolaysı ile övdüğü rabbi ile de övünmüş olur. Mesela kişi mertebesi yüksek birini överek anlatırsa hem o kişiyi övmüş hem de övdüğü kişi ile övünmüş olur. Bundan dolayıdır ki imamı ali şöyle buyurmuştur; Bana izzet olarak benim san kul oluşum, bana övünç kaynağı olarak da senin bana rab esması ile tecelli etmeyen yeter. İşte imam rabbisinin rab esması ile övünerek hem rabbisini övmüş hem de kendisi övünmüştür böyle bir rabbe sahip olduğundan. Peki, rabbi bir esma ile değil tüm esması ile öven artık övünmek için hangi makamı ve hangi gücü ister ki? Kişiye övünç kaynağı ve güç olarak Allahın esması yeter. İzzetin ve gücün tamamı Allahtadır.

-Esma; Allah'ın boyasıyla boyanmaktır.

صِبْغَةَ اللَّهِ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللَّهِ صِبْغَةً وَنَحْنُ لَهُ عَابِدُونَ (138)

(De ki: "Hayatımız) Allah'ın rengi (esması ile renklenir!) Kim (hayata) Allah'ın esmasından daha güzel renk verebilir, eğer gerçekten O'na kulluk ediyorsak?" (Bakara:138) İşte ayet Allah'ın boyası ile boyanmamızı istiyor. Allah'ın boyası ancak onun esmasıdır. Esma olmazsa bizler Allah'ın boyasını bilemeyiz. Bundan dolayı bu boya ile boyanmak esma ile ahlaklaşmaktır. Kişide esmanın tecellileri ne kadar kuvvetli olursa, o kişi ahlak bakımından o kadar kâmil olur.  

-Esma; Allah'a sımsıkı tutunmaktır.

Kim bu ipe tutunursa hiç şüphe yoktur ki kopması mümkün olmayan bir ipe tutunmuş olur.

وَمَنْ يَعْتَصِمْ بِاللَّهِ فَقَدْ هُدِيَ إِلَى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ"

"Kim Allah'a sımsıkı tutunursa muhakkak ki doğru yola iletilmiştir"

Yukarıdaki ayette kim Allah'a sımsıkı tutunursa demesi ne demektir acaba? kişi Allah'a nasıl sımsıkı tutuna bilir. Elbette bu tutunma Allahın zatına değil, esma ve sıfatlarına yönelik yapılan bir tutunmadır. Bu ise ancak onun esmasını iyi idrak edip, anlamaktan geçer. Kurtuluşun tek yolu Allah'a sarılmaktır. Allaha sarılmanın tek yolu esmaya, Esmaya sarılmanın tek yolu da kur'an'a sarılmaktır. Çünkü Allah'ı tanımak esmadan, esmayı tanımak kur'an'dan kur'an'ı tanımakta onu okuyup anlamaktan geçer. Kişi kur'an'ı okuyup anlamadığı sürece esmayı tanıyamaz. Esmayı tanımadığı sürece de Allah'ı tanıyamaz. Allah'ı tanımadığı sürece de onu asla razı edemez. Çünkü kişi bilmediği tanımadığı birini nasıl razı edebilir ki? Allah'ın rıza esmasında saklıdır.

 

-Esma;  cennetin adresidir.

Esmayı iyi idrak edip anlayan ve mucibince amel eden hiç şüphe yok ki cenneti hak etmiş olur. Çünkü esma cennetin adresidir.

إِنَّ لِلَّهِ تِسْعَةً وَتِسْعِينَ اسْمًا مَنْ أَحْصَاهَا دَخَلَ الْجَنَّةَ

"Allahın 99 ismi vardır her kim bunları (idrak ederek ve mucibince amel ederse) kuşatırsa cennete girer."  Kâinattaki her şey zerreden küreye kadar onun esmasının bir tecellisini taşır.  Esmayı anlayan varlığı iyi anlamış ve tanımış olur demektir. Kâinatın var oluş gayesini anlayan insan hiç şüphesiz ki esmanın sahibi olan Allah'a kul olmaktan başka çaresi kalmaz. Allah'a yapılan kulluğun da neticesi cennettir. Bize düşün esmasının tecellisini taşıyan kâinatı esmadan koparmamaktır.  Ne esmayı eşyadan, ne de eşyayı esmadan koparmak zaten mümkün değildir. Fakat en büyük tehlike eşyayı esmanın veya esmayı eşyanın yerine koymaktır. İşte tam bu noktada kişi Allah'ı hakkı ile takdir edememiş ve rabbine bir takım eşyayı şirk koşarak en büyük haksızlığı yapmış olur. Mesela Er-rezzak sadece Allah'tır. Allahın Rezzak sıfatını Allahtan başkasına yakıştırmak ve rızkı ondan beklemek esmayı eşyaya vermek olur ki bu da Allah'ı hakkı ile takdir edememektir.  El-basir; mutlak manada her şeyi gören sadece Allah'tır. Kişi bu esmayı Allahın dışındaki bir gücü nispet edip o gücün de her şeyi gördüğüne ve işittiğine inanıyor ise, bu Allah'ı hakkı ile takdir edememektir. El kaviyy; güç ve kuvvetin tek sahibi Allah'tır. Kişi Allahın dışında birinin her şeye gücünün yettiğine ve dilediği her şeyi yapa bildiğine inanıysa bu Allah'ı hakkı ile takdir edememektir. Allah'ı hakkı ile takdir edememek, şirkin temelidir. Hiç şüphe yok ki Allah'ı hakkı ile takdir edemeyenler Allah'a şirk koşarlar. Allaha şirk koşmak, zulmün en büyüğüdür. Allah'ın hakkını başkasına vermektir. Allah'a karşı yapılmış olan en büyük haksızlıktır. İşte tüm bu şirk zihniyetlerinden kurtuluş ancak eşyayı konulması gereken yere koyarak, esma ile eşya arasındaki ilahi tecellileri fark edip rabbimizi hakkı ile takdir etmekten geçer.

-Esma tevhitin tefsiri, Kur'anın özüdür.

Kur'an'nın özünü kavrayamayan esmayı kavrayamaz, esmayı kavrayamayan da tevhidi kavrayamaz. Mekke müşriklerinin sorunu Allaha inanmamak değil, Allah'ı hakkı ile takdir edememekti. Allah'ı gereği gibi takdir edemedikleri için onların temel sorunu inançsızlık değil, inanca şirki bulaştırmaktı. Mesela Allah'a inan bu müşrikler aynı zamanda uzza'ya da inanırlardı. Putlardan birisinin adı olan uzza aslında, Allahın el aziz isminin Allahtan koparılarak müennes siğası ile o puta yakıştırılması idi. Çünkü onlar Allah'ı El-aziz olarak tanıyamamışlardı. El-aziz olarak tanımadıkları Allah'ın ismini El-uzzaya verdiler. Bunun neticesinde de Allah'ı gereği gibi tanımamanın bedelini Allah'ı gereği gibi takdir edememek ile Allah'ı gereği gibi takdir edememenin bedelini de şirke düşmekle ödediler. Şirke düşmenin bedelini de ebedi bir cehennem ile ödeyeceklerdir. Demek ki şirk Allah'a inanmamak değil, Allah'ı gereği gibi takdir edememektir. Allah'ı gereği gibi takdir edebilmek için esma'yı tanımak gerekir. Esmayı tanımak tevhidi tanımaktır. Çünkü esma tevhidin tefsirdir. Esmanın tefsiri de kurandır.

-Esma; ümmetin vahdetinin tek yoludur.

Çünkü vahdet tevhitten, tevhit esmadan, esmada kurandan geçer. Allah'ı birlemeyen tevhidi nasıl yakalaya bilir ki? Allah'ı birlemenin tek yolu da esmadan geçer. Esmada çarpıklık tasavvura, tasavvurdaki çarpıklık tevhide, tevhitteki çarpıklık vahdete yansır. Bugün vahdet yoksa bunun en temel sebebi insanların tevhitteki sapmalarındandır. Tevhitteki sapmaların temel sebebi esmadaki çarpıklık, esmadaki çarpıklığın temel sebebi de kuransızlıktır. Kuransızlığın doğal sonucu da Allah'ı gereği gibi takdir edememektir. Allah'ın gereği gibi takdir edilmediği bir yerde tevhit olmaz, tevhidin olmadığı yerde ise vahdet olmaz. Vahdetin olmadığı yerde de tefrika kaçınılmazdır.

-Tüm esmanın buluştuğu ortak nokta sevgidir, muhabbettir.

Allah yokluğa El-Halik olarak tecelli edip ona varlığı ikram etmesi varlığı onurlandırmasıdır. Demek ki var olmak,  el- Halık olan Allahın el-kerim isminin tecellisi ile bir izzettir ve bir değerdir. Kişi var olduğuna isyan etmektense niçin yok olmadığına çok şükür etmesi gerekir. Varlık yokluktan üstündür. Ölüm yokluk değil, yeniden diriliş için Allahın insanlığa bir ikramıdır. Peki, Allah neden yokluğa El-Halık olarak tecelli edip onu varlığa dönüştürmüştür? Buna verilecek tek cevap var o da sevgidir. Yani Allah yokluğa tecelli edip onu varlığa dönüştürmesinin sebebi sevgidir. Çünkü Allah sevmeseydi yoktan var etmezdi. Var olan zerreden kürre'ye kadar her şey varlığını el-vedud olan sevip, sevilen, sevginin kaynağı Allah'a borçludur.

-Esma;  sevenin sevdiğini tanımasıdır.

 Peki, kişi hiç sevdiğini merak etmez mi? Kişi tanımadığı bilmediği birini nasıl razı edebilir? Allah'ı razı etmenin yolu onu tanımaktan geçer, onu tanımak onun esmasını tanımaktır. Rabbinin esmasını tanıyan rabbini razı eder. Rabbinin esmasından kopanlar rabbinin gazabına uğrarlar. Esma sevilen rabbimizin, sevenlere kendisini tanıtmasıdır.

aslında eşyada esmanın tecellilerini görebilmektir. Hayattan ve eşyadan koparılarak yaşanmak istenen bir hayat maddeye mahkûm edilen bir hayattır. Bu hayatın ruhu olmaz. Ruhundan koparılan hayat ceset hükmündedir.

-Esma; kişinin rabbini övmesi ve rabbi ile övünmesidir.

Çünkü her esma Allah'a hamd etmenin diğer adıdır. Allah'a hamd eden her insan rabbini övmüş ve dolaysı ile övdüğü rabbi ile de övünmüş olur. Mesela kişi mertebesi yüksek birini överek anlatırsa hem o kişiyi övmüş hem de aslında övdüğü kişi ile övünmüş olur. Bundan dolayıdır ki imamı Ali şöyle buyurmuştur; Bana izzet olarak benim san kul oluşum, bana övünç kaynağı olarak da senin bana rab esması ile tecelli etmeyen yeter. İşte imam Ali Allah'ın rab esması ile övünerek hem rabbisini övmüş hem de kendisi böyle bir rabbe sahip olduğundan övdüğü rabbi ile övünmüştür. Peki, Allah'ı bir esma ile değil tüm esması ile öven artık övünmek için hangi makamı ve hangi gücü ister ki? Kişiye övünç kaynağı ve güç olarak Allahın esması yeter. İzzetin ve gücün tamamı Allah'tadır. Allah'ın esması izzet ve şerefin kaynağıdır.

-Esma; Duanın ruhu ve anahtarıdır.

قُلِ ادْعُوا اللَّهَ أَوِ ادْعُوا الرَّحْمَنَ أَيًّا مَا تَدْعُوا فَلَهُ الْأَسْمَاءُ الْحُسْنَى

" İster Allah deyin, isterse rahman diyerek dua edin. Tüm güzel isimler Allah'a aittir. Onlar ile Allah'a dua edip yalvarınız." (İsra:110)  Tüm dualar esma ile başlar. Duaya girişimiz esma ile olursa kapatışımızda hüsna ile olur inşallah. Fakat dualarını esma ile değil de başka bir isimle açanlar yani ya Allah değil ya filan ve ya felan diyerek Allahın dışında ilahlaştırdığı kişilerden yardım dileyerek duasına başlayanların duasını Allah kabul etmez. Çünkü Allah kâfirlerin duasının boşa gittiğini bize haber verir;

وَمَا دُعَاءُ الْكَافِرِينَ إِلَّا فِي ضَلَالٍ

" Kâfirlerin duası ancak delalettir." ( Rad: 14) Bundan dolayı duaların anlam kazanması ancak esma ile başlaması ile olur. Esmadan koparılmış bir dua ruhundan koparılmış bir beden gibidir.

 
Eklenme Tarihi : 21.12.2013 00:25:48
Okunma Sayısı : 7808