مَّن ذَا الَّذِي يُقْرِضُ اللّهَ قَرْضاً حَسَناً فَيُضَاعِفَهُ لَهُ أَضْعَافاً كَثِيرَةً وَاللّهُ يَقْبِضُ وَيَبْسُطُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

Kim Allah’a (onun yolunda) güzel bir kredi (limiti) açarsa, Allah da onun verdiğinin (mükâfatını) kat kat artırır. (İmkânları) Daraltanda genişletende Allah’tır ve siz O'na döndürüleceksiniz. (Bakara:245)



.





EL-HABÎR

EL-HABÎR

Her şeyin iç yüzünden en iyi haber alan

Her şey hakkında en iyi haber veren

           

Allah için el-Habîr iki anlama gelir:

<!--[if !supportLists]-->1-     <!--[endif]-->Haber alan (habir) manasına gelir: Bu sıradan bir haber alma durumu değil, bir şeyin iç yüzünden tüm ayrıntısıyla ve en iyi biçimde haberdar olma durumudur.

<!--[if !supportLists]-->2-      <!--[endif]-->Haber veren(muhbir) manasına gelir: Bu haber verme sıradan bir haber verme durumu değil, bir şeyin kimsenin görmediği ve bilmediği iç yüzünden ve görünmezinden haber verme durumudur. Şu ayet Habir isminin bu anlamını çok güzel ifade eder:

 

(Ey insan!) Sana hiç kimse her şeyden haberdar olan (El-Habîr’in) verdiği gibisinden bir haber veremez (Fâtır 35:14)

 

Gökleri ve yeri gerçek bir amaca mebni olarak yaratan O’dur. O ne vakit ”Var ol!” derse (varlık) hemen varoluş sürecine girer: O’nun sözü (sanal değil) tahakkuk eden bir gerçekliktir. Ve sur çalındığında, otorite yalnızca O’na ait olacaktır. O ğaybı da şahadeti de bilen zattır; zira O Hakîm ve HABÎR olandır.” (En’âm 6:73)

 

“İnancınızı ister gizleyin, ister açığa vurun; unutmayın ki O göğüslerin en mahrem sırlarını bilendir. Bakın yaratan bilmez mi hiç? Zira O ilmiyle latif’tir, HABÎR’dir. (Mülk 67:13-14)

 

“Elbet Allah katında en üstününüz, O’na karşı sorumluluk bilinci en güçlü olanınızdır (Takvalı olanınızdır) Şüphe yok ki Allah ‘‘Alîm’dir, Habîr’dir.” (Hucurat:13)

 

Allah’ın haber vermesi, kelamıdır. Allah hiç kimsenin asla bilemeyeceği mutlak gaybdan haber verir. Ahirete dair, ruha dair, yaradılışın başlangıcına dair, ruhun mazisi ve istikbaline dair, vahiy ile verilen haberler bu türdendir.

 

Bu resimde; vahiy ile gelen, hayati önem taşıyan lâfzî ayetler zarf şeklinde çizilmiştir. El-Habîr olan Rabbimizin gönderdiği vahiyle bizleri haberdar etmesi anlatılmaya çalışılmıştır. İnsanı sonsuza kadar kurtaracak bu hayati mektubu rabbimiz bize göndermiş ve bizden sadece bu hayati mektubu mecazen posta kutumuzdan alarak okumamızı ve anlamamızı, yani o ilahi mesaja uygun bir hayat yaşamamızı istiyor. İlahi mesaja uygun yaşamak kıştan kurtulup bahara kavuşmak yani yeniden doğmak gibidir.

الخَبِير

Lüğavi Çerçeve;

خَبَرَ; kökünden türemiş bir ismi faildir. Kök mana olarak اَلْخَبرُ; (Haber) herhangi bir vakıanın anlatılması, bildirilmesi demektir. Cemi(Çoğul)si;اَخَبارٌ ‘dur. Konuşanın; dinleyene sıdka (doğruya, ilme) ve kezbe (yalana, zanna) ihtimalli olarak aktardığı her şeye “Haber” denir. Çiftçiye de اَلْخَبِير denmiştir. Çünkü çiftçi; Yere ne ektiğini ve yerden hangi tür bir ürün alınacağı hususunda mütehassıs olmuştur ve bu manda toprak hususunda uzmanca bir bilgiye “hibr” sahiptir.   اَلْخَبْرَاءُ ; Toprağı yumuşak yer, bazen içinde “sidr” ağaçlarının bulunduğu yer için kullanılır. Peygamberler Allah’tan haber getiren kimseler oldukları için peygamberlere nebi denmiş, Habir denmemiştir. Her ne kadar nebi de, habir de; haber veren manasında olsa bile, nebi ile habir arasında fark vardır. Nebi; ğaybe dair haber veren, habir ise daha çok hazırda olana dair haber verendir. “Ne-be-e” de habere konu olan konu çok önemeli ve mühimdir. Bundan dolayı kur’anı-Kerimde, “Bir fasık size bir haber (nebein) getirirse onu araştırın.” Yani size çok mühim, önemli, hayat-memat meselesi olan bir haber (Nebein) getirirse onu araştırın demektir. Aksi takdirde dinlediğimiz ve okuduğumuz tüm haberleri araştırmamız gerekir ki bu da mümkün değildir. Habir; habere konu olan şeyi tüm yönleri ile kuşatır. Nebi; Habere konu olan şeyin asli, temel ve sorumlu olunan kısmını haber verendir. Nebi ve Habir arasındaki fark şu ayeti kerimede dile getirilmiştir.

9.94*************يَعْتَذِرُونَ اِلَيْكُمْ اِذَا رَجَعْتُمْ اِلَيْهِمْ قُلْ لَا تَعْتَذِرُوا لَنْ نُؤْمِنَ لَكُمْ قَدْ نَبَّاَنَا اللّٰهُ مِنْ اَخْبَارِكُمْ وَسَيَرَى اللّٰهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ ثُمَّ تُرَدُّونَ اِلٰى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

9.94 - Onlara geri döndüğünüzde size özür belirttiler. De ki: "özür belirtmeyiniz, size kesin olarak inanmıyoruz. Allah bize, sizin durumunuzu haber vermiştir. Yaptıklarınızı Allah görecektir, O'nun Resulü de. Sonra ğaybı da, müşahede edilebileni de bilene döndürüleceksiniz ve O, yapmakta olduklarınızı size haber verecektir."

Okuduğumuz ayette Allah, insanların yaptığı her şeyden haberdardır hakikati vurgulanırken, ahirete yönelik olarak ise ”ينبئكم” fiili kullanılmıştır. Ayette “يخبركمْ” fiili değil, يُنَبِّئُكُمْ” fiilinin kullanılmasının sebebi, bu dünyada her şeyden haberdar olan Allah, ahirette insanların yaptığı tüm şeyleri değil, sorumlu oldukları şeyleri kendilerine haber verecektir. Bize düşende sorumlu olduğumuz haberlerin peşinde koşmaktır. Sorumlu olduğumuz haberlerde El-Habir olan Allah’ın bize haberler verdiği ilahi vahyin haberleridir.

             Allah’a nispetle kullanıldığında (اَلْخَبِير); Eşsiz ve benzersiz haber veren ve her şeyden haberdar olan demektir. Gizli-açık, mülkünde cereyan eden bütün işlerden, olmuş, olmakta olan ve olacak olan bütün her şeyden haberdar olan demektir. Bundan dolayı Kur’anı-Kerim; “Allah gibi sana haber veren olabilir mi?” der. Bu manda Allah bir şeyden haber veriyorsa ve ya bir şeyden haberdar ise bu haber artık ilim ifade eder. Bu haber de şek ve şüphe olmaz. Fakat İnsanlar bir şeyden haber veriyorlarsa bu doğru ve yanlışa ihtimal taşır. Haberin doğruluğu, اَلْخَبِير her şeyin iç yüzünden haberdar olan ve ilimin mutlak kaynağı Allah’a arz edilince ortaya çıkar. اَلْخَبِير İsmi Fail olması hasebiyle iki manaya gelir; "Haberdar olan ve haberdar eden" Haberdar olmak ve haberdar etmekte iki şekilde olur.

1) Ğaybeten (Görünmeyenden) haberdar olmak ve ğaybten (görünmeyenden) haberdar etmek.

2) Hazırdan (Görünenden) haberdar olmak ve hazırdan (görünenden) haberdar etmek.

اَلْخَبِير olan Allah, mutlak manada her şeyden haberdar olduğu için onun haberdar oluşunda ne bir sınır ne de bir kayıt olamaz. Sınırlı ve kayıt, sınırlı bir varlık olan insanoğlu için söz konusudur. İnsanoğlu haber türlerinin ilki olan ğaybten haberdar olamadığı gibi ğaybten haber de veremez. Ğaybı bilen sadece Allah’tır. Allah ğaybı kendi kitabında bildirmedikçe insanlar ğaybten haberdar olamazlar.  İnsanlar ancak haberin ikinci türü olan ve El-Habir esmasının bir tecellisi olarak hazırdan haberdar olup, hazır olandan haber verebilirler. Şayet insanların geleceğe dair haberleri olsaydı kendileri için önceden hazırlık yapıp, kendi menfaatleri adına ne gerekiyorsa onu yaparlardı. İnsana düşen ğaybe iman, hazıra (Var olana) ilim etmektir.

         Allah’ın El-Âlim ve El-Habir isimlerini biri biriyle karıştırmamak gerekir. İlim, gizli ve bâtınî şeylere izafe edildiğinde o ilme “hibr”, o ilmin sahibine de “Habir” denir. Âlim olmak için bilginin gizli olması şart değildir. Fakat Habir olmak için bilginin gizli olması ve bilinmesi şarttır. İşte Cenab-ı Hak, her şeyi bilmesiyle Alîm; her şeyin iç yüzünü, künhüne ve esrarına vakıf olmasıyla da El-Habir’dir. Habir; haber fiilinin öznesinden çok fiilin nesnesine atıfta bulunur. Âlim ise; ilim fiilinin nesnesinden çok öznesine atıfta bulunur.  Mesela; “Allah her şeyi bilendir.” Diyerek ilmi Allah’ın zatına izafe edip O’nun eşsiz ve benzersiz bir ilme sahip olduğunu ve ilim fiilinin failine dikkatlerimizi çekmektedir. “Allah yaptıklarınızdan haberdardır, yaptıklarınızı size haber verecektir.” Derken de El-Habir ismi ile haber fiilinin failinden daha çok haber konu olan “insanların yapıp ettiklerine” dikkatimizi çekmektedir. Bundan dolayı Âlim; ilim fiilinin öznesine, Habir ise; Haber konu olan fiilinin nesnesine dikkatlerimizi celp etmektedir. Haber vermek için bilmek gerekir. Kişi bilmediği bir şeyden haber veremez. Bu manda önce ilim sonra haber gelir. İlme dayanmayan haber zan ifade eder. Bu ise Allah için muhal (imkansız) dır. Çünkü Allah ilimsiz haber vermez.

 Nazari Çerçeve;

              Allah bizlere dua ederken O’nun esmaları ile kendisine dua etmemizi istemektedir. Bu ise bize bir hakikati gösterir; Ey insan! Hastalığın ne ise hastalığa şifa olacak esma ile Allah’a dua et ki; duan tam ve yerli yerinde olmuş olsun. Nasıl ki kalp hastası olan biri kardiyolojiye başvuruyorsa, göz hastası olan da göz doktoruna başvurur. Bizlerde hastalığımızı tespit edip o hastalığa şifa olacak esma ile Allah’a yalvarmamız gerekir.  İlmi eksik olan Ya Âlim diyerek, merhameti eksik olan Ya Rahim diyerek, hikmeti eksik olan Ya Hâkim diyerek, izzete eksik olan Ya Aziz diyerek dua etmelidir. El-Habir esmasını bilmek, bu ismin inceliklerine vâkıf olmak, insana muhteşem bir kulluk bilincini verir. İnsanın, ebedî hayata en güzel şekilde hazırlanmasına vesile olur.  Allah Teâlâ, en küçük bir mikrobun gece karanlığında ve vücudun içinde kan damarlarındaki durumundan haberdar olduğu gibi, hava boşluğunda uçuşan zerrelerin hareketlerinden ve kâinatın her yerinden, meleklerin varamadığı, insan fikrinin ulaşamadığı en gizli noktalardan, olup biten her şeyden haberdardır. Karada, denizde, semada, madde âleminde, ervahta (ruhlar âleminde) velhasıl bütün yaratılmışları, akıp durmakta olan işleri, hadiseleri apaçık bilen ve her şeyden en mükemmel şekilde haberdar olan Allah’tır. En gizli olandan haberdar olduğu gibi en aşikâr olandan da haberdardır. Niyetler, arzular, nefretler, sinelerde gizli olan şeyler, kalbin yöneldiği ve yöneleceği ne varsa, olmuş ve ya olacak olan her şeyden haberdardır. Sadece, amellere dökülenler değil; akıllardan geçenlerden, sinelerin sakladıklarından da haberdardır. Velhasıl El-Habir için gizli kapalı hiçbir şey yoktur.

               Tüm bu hakikatlerden sonra uyan Ey nefis! En gizli hallerini bilen Rabbin, bir gün gelecek, yapıp ettiklerini sana bildirecek. Ettiğin kusurları teker teker sayıp dökecek. Gözünü, elini ve diğer azalarını konuşturarak ya leh ya da aleyhinde şahadet ettirecek. O zaman halin nice olur! Gel, o gün gelmeden önce bugün aklını başına al, nedamet et.   El-Habîr ismiyle yüce yaratıcının her halimizden haberdar olduğu hakikatini iyice gönlüne yerleştir. El-Habir olan Allah’tan utan, hayâ et ve O’nun huzurunda günah işlemekten sakın. Günah işleyeceğin meylettiğin zaman, El-Habir ismini asla akılından çıkarma ve kendi kendine şöyle de: İnsanların huzurunda günah işlemekten utanırken, El-Habir’in huzurunda günah işlemekten nasıl utanmam? O ki, beni görüyor ve beni biliyor. Halimden haberdar olduğu gibi yüreğimdeki gizliliklerden de haberdardır. O beni bilirken, görürken her halimden haberdar iken O’na karşı nasıl isyan edebilir ve O’nun emirlerini nasıl hiçe sayabilirim? Huzurunda nasıl günah işleyebilirim? İşte El-Habir esması insanın böyle bir zaafa kapılması anında sığınacağı bir esmadır. İnsan Allah’ın El-Habir oluşunu düşünmeli ve bu kötü hasletlerinden kurtulmak için O’nun El-Habir ismine sığınıp ondan yardım dilemelidir. Yine insanın yayılmış olan haberlere karşı kafası karıştığında her şeyin iç yüzünden haberdar olan El-Habir’e yalvarıp kafasının karıştığı konuda El-Nasir ve El-Habir olan Allah’tan yardım dilemelidir. El-Habir isminin en büyük tecellisi; insanlığa gerçek haberleri sunan ilahi vahidir. Kur’an-ı Kerim ve Kâinat kitabı eşsiz bir hakikati “yüce yaratıcıyı” gerçek bir ilme dayalı olarak haber verir. Kâinatta zerreden küreye her şey varoluşu ile yüce yaratıcının El-Habir oluşunu haykırır. Çünkü var olan her şey muhakkak bir şeylere ihtiyaç duyar. Bir şeyin varlığını sürdürebilmesi için ne ye ne kadar ihtiyaç duyduğundan haberdar olan ise El-Habir olan Allah’tır. Allah kullarının hallerinden haberdar olmasaydı kullar varlık mücadelesi veremezlerdi.  Mesela; Saniyede 4 insan ve günde yaklaşık 350.000 insan yaratılıyor. Her birine göz, kulak, dil gibi onlarca cihaz takılıyor. Ve insanın yaratıldığı o saniyede mikroplardan, bakterilerden, karıncalardan, sineklerden, böceklerden tutun da kuşlara, balıklara ve diğer canlılara kadar hadsiz fertler, yine o saniyede yaratılıyor. Hâlbuki çabuk olan, ani bir şekilde yaratılan ve basit bir maddeden oluşan şeyler, gayet basit, şekilsiz ve sanatsız olması gelirken, bakıyoruz ki, yaratılan her şey güzel bir sanatla, nakışlarla süslenmiş bir tarzda ve mükemmel bir şekilde yaratılıyor. İşte tüm canlıların ihtiyaç duyduğu ne varsa o anda kendilerine ulaşması için bir zatın haberdar olması gerekir. Sadece dünyamızda değil, tüm varlık âleminde bir saniye içinde olan olay, durum ve hadiselerden El-Habir olandan başka kim haberdar olabilir ki? Varlık; varoluşundaki saniye içinde ne ye ne kadar muhtaç olduğunu kim bilebilir ki? El-Habir’e sonsuz şükürler olsun ki; O bizi biliyor, halimizden haberdardır, neye ne kadar muhtaçsa bize o kadarı ile yardım edendir. Allah’ın işitmesi, görmesi, bilmesi ayrı bir nimet, her şeyden haberdar olması ise apayrı bir nimettir. Duamızı işten O’dur, halimizi gören O’dur, bizi bizden daha iyi bilen O’dur. Fakat unutmayalım ki bizden haberdar olanda O’dur. Yani dua ettiğimizde işitseydi, halimizi görseydi, bizi bizden daha iyi bilseydi ama bizi kurtarmak için haber ve haberciler göndermeseydi biz nasıl kurulabilirdik ki? O, halimizden haberdar olduğu için bizi kurtarma adına elçilerine haber gönderen ve haberler ile kullarının kurtuluşunu sağlayandır. İnsanların dünya ve ahiret kurtuluşu için en büyük haber olan Kur’an-ı Kerimi gönderen O’dur. İlahi vahiy; El-Habir esmasının tecellisi olan gerçek haberlerle dolu ilahi bir ansiklopedi’dir. İnsanlar dünyalık haberlere ve haber ajanslarına kulak verdikleri kadar ilahi vahyin haberlerine kulak verselerdi ve dünyalık, beşeri haberlere ittiba ettikleri kadar El-Habir olan Allah’ın haber verdiği ve haber programı olarak sunduğu şu ilahi kelama ittiba etmiş olsalardı ebette hem dünyada hem de ahirette kurtuluşa ermiş olacaklardı. Dünya haber sitelerinin en meşhuru Hz.Google bir haber yayınlasa dünya bu haberle çalkalanır. Eğer haber tedbiri gerektiriyorsa herkes ona göre tedbir alır. Allah, insanlara haberlerin en büyüğü olan ahiret ve ğayb haberlerini Kur’an sitesinden duyuruyor. Fakat insanların yürekleri Hz. Google yayınladığı haberler kadar ilahi haberlerle çalkalanmıyor. İnsanlar Hz.Google haberine önem verdikleri kadar Allah’ın haberine önem vermiyorlar. “Sana Allah gibi haber veren olabilir mi?” dediği halde bizler; insanların haberlerini Allah’ın haberlerinden daha önemli olduğuna inandık ve beşeri haberleri ilahi vahyin haberlerinin önüne geçirdik. Böyle olunca da sapma kaçınılmaz oldu. Sonuç olarak insanların kafasındaki din ve dünya anlayışı; doğru ve yanlışa ihtimalli zanna dayalı birçok haberlere doldu. İşte bu sahte haberleri temizleyip gerçek haberleri yüreğimize yerleştirmek istiyorsak haydi Kur’an sitesinden gerçek haberleri okuyup, dinleyip zihnimizi ve gönlümüzü bu ilim ifade eden haberlerle dolduralım. El-Habir olan Allah’a şükürde işte budur.

Kur’an-i Çerçeve;

Habir ismi; Kur’an-ı Kerim de fiil formuyla Allah nispetle hiç kullanılmamıştır. Fiil formuyla “habere” fiili yerine “nebe’e” fiili kullanılmıştır. Bu şekilde bir kullanımın hikmetini yukarıda açıkladık. İsim ve sıfat formu ile hem marife hem de nekira olarak Allah’a nispetle 45 kez kullanılmıştır. Kur’an-ı Kerim de habir esmasının bu kadar zikredilmesinde ki hikmet;

1: Kul, El-Habir olan Allah’ın haberlerine kulak vermesinin gerekliliğini anlamış olur.

2: Kul, El-Habir olan Allah’a iman edince hayatının her anının El-Habir olan Allah tarafından habere konu olduğunu bilir ve her şeyden haberdar olan Allah’a göre hayatını yaşar.

3: Kul, El-Habir olan Allah’a iman edip hayatını da bu imana göre yaşayınca Muhsin derecesini yakalamış olur. Yani El-Habir olan Allah’a gereğince iman kişiyi Muhsin yapar.

Beraber geldiği esmalar;

Allah ismi ile 27 kez, Basir ve Latif isimleri ile 5 kez, Hâkim ismi ile 3 kez, Âlim ismi ile de 4 kez kullanılmıştır.

35.14*************اِنْ تَدْعُوهُمْ لَا يَسْمَعُوا دُعَاءَكُمْ وَلَوْ سَمِعُوا مَا اسْتَجَابُوا لَكُمْ وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ يَكْفُرُونَ بِشِرْكِكُمْ وَلَا يُنَبِّئُكَ مِثْلُ خَبيرٍ

35.14 - Onları çağırsanız sizin çağırmanızı işitmezler. İşitseler bile size cevap veremezler. Kıyamet günü de, sizin (onları Allah'a) ortak koşmanızı tanımazlar. Hiç kimse sana, her şeyden haberdar olan (Allâh) gibi gerçekleri haber veremez.

“Her esma bir sapmaya cevaptır.” Hakikatince okuduğumuz ayeti kerimede de El-Habir isminde ki sapmaya bir cevap vardır. İnsanlar, Allah’ın dışında birilerinin de mutlak manada kâinattan haberdar olduğuna inanıyorlar. İşte tam bu noktada El-Habir isminde şirke düşmüş oluyorlar. Hâlbuki ayeti kerimede her şeyden haberdar olanın Allah olduğunu bu her şeyden haberdar olma noktasında da Allah gibi sana gerçeği kimsenin veremeyeceği vurgular. Buna rağmen insanlar halen daha Allah’tan başka birilerinin de mutlak manda her şeyden haberdar olduğuna inanıyorlar. Allah gibi san gerçeği kim haber verebilir ki?

11.1*************الَر كِتَابٌ اُحْكِمَتْ اٰيَاتُهُ ثُمَّ فُصِّلَتْ مِنْ لَدُنْ حَكيمٍ خَبيرٍ. 11.2*************اَلَّا تَعْبُدُوا اِلَّا اللّٰهَ اِنَّنى لَكُمْ مِنْهُ نَذيرٌ وَبَشيرٌ

11.1 - (1-2) Elif Lâm Râ. Bu Kur'an; ayetleri, hüküm ve hikmet sahibi (bulunan ve her şeyden) hakkıyla haberdar olan Allah tarafından muhkem (eksiksiz, sağlam ve açık) kılınmış, sonra da Allah'tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır. (De ki:) "Şüphesiz ben size O'nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim."

Kur’an-ı Kerim insanlığa sunulmuş en büyük haberlerin kendisinde bulunduğu ilahin sitesidir. Bu sitedeki haberler Allah tarafından yayınlandığı için şeksiz ve şüphesizdir. O,  El-Habir olduğu için kullarının hangi haberlere muhtaç olduğunu biliyor ve verdiği haberleri de hikmetle kullarının önüne seriyor. Tüm bunları da insanlar şirke düşmesinler ve sadece Allah’a ibadet etsinler diye yapıyor. Allah kullarını şirkten kurtarma adına      El-Habir ve El-Hakim esmasının tecellileri ile vahyi insanlığa arz etmesine rağmen insanlık, bu ilahi haberleri bırakıp beşeri haberler peşinde koşuyorlar ve beşeri haberleri ilahi vahyin haberlerinin önüne geçiriyorlar. Bunun acı sonucu olarak da sadece Allah’a ibadet etmeleri gerekirken, Allah ile beraber başka ilahlara da ibadet ediyorlar.

33.2*************وَاتَّبِعْ مَا يُوحٰى اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبيرًا

33.2 - Rabbinden sana vahyedilene uy. Şüphesiz Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

İnsanların ilahi vahyin haberlerine kulak verip mucibince amel etmeleri farzdır. Allah insanların yaptıklarından haberdar olduğunu vurgulamasındaki hikmette şudur; Size düşen vahyin haberlerine kulak verip mucibince amel etmek iken, siz başka haberlere kulak verip o haberlerce amel ediyorsunuz. İyi bilin ki Allah sizin yaptıklarınızdan haberdardır. O gün haliniz ne olacak söylermisiniz.

59.18*************يَا اَيُّهَا الَّذينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَلْتَنْظُرْ نَفْسٌ مَا قَدَّمَتْ لِغَدٍ وَاتَّقُوا اللّٰهَ اِنَّ اللّٰهَ خَبيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ

59.18 - Siz ey iman edenler! Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun; herkes yarın için ne hazırladığına baksın! Ve (bir kez daha) Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun, çünkü Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

Her şeyden haberdar El-Habir olan Allah karşı gelmekten sakınmak gerekir. Bu manada herkes ahreti için ne hazırlamış olduğuna bir baksın. Demek ki, El-Habire iman insanın ahirete hazırlar ve ahiret için hazırlık yapmasını sağlar. İnsanların bu esmaya olan zaaflarından dolayı ahiret değil dünya ya ne hazırladıklarına bakıyorlar. Çünkü insanlar El-Habir olan Allah’ın haberlerine değil, dünyalık haberlere kulak verip, dünyalık haberleri gündem yapıyorlar. Gündemi dünyalık haberler olanın zığıda hiç şüphesiz dünyalık olur. Gündemi Allah olanın hiç şüphesiz ki azığı ahiret olur. “Siz hayır olarak her ne yaparsanız, Allah mutlaka onu bilir. Azıklanın ve bilin ki azığın en hayırlısı takva’dır. (Bakara:197)

25.58*************وَتَوَكَّلْ عَلَى الْحَيِّ الَّذى لَا يَمُوتُ وَسَبِّحْ بِحَمْدِه وَكَفٰى بِه بِذُنُوبِ عِبَادِه خَبيرًا

25.58 - Sen, o ölümsüz ve daima diri olana (Allah'a) tevekkül et. O'nu her türlü övgüyle yücelterek tespih et. Kullarının günahlarından hakkıyla haberdar olarak O yeter!

El-Habir olan Allah gereğince iman, insanı gereği gibi tevekküle götürür. Tevekkülde ki zaaflığın temel sebebi, El-Habir esmasına imandaki zaaflıktan kaynaklanır. Tevekkül et çünkü her şeyden haberdar olan Allah var.

31.16*************يَا بُنَیَّ اِنَّهَا اِنْ تَكُ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ فَتَكُنْ فى صَخْرَةٍ اَوْ فِى السَّمٰوَاتِ اَوْ فِى الْاَرْضِ يَاْتِ بِهَا اللّٰهُ اِنَّ اللّٰهَ لَطيفٌ خَبيرٌ

31.16 - (Lokman,) "Ey yavrucuğum! "hardal tanesi kadar bir şey de olsa, (yaptıklarınız) bir kayanın içinde (saklı) da bulunsa yahut gökler(in tepesin)de ve yer(in derinliklerin)de de olsa Allah onu aydınlığa çıkarır: Hiç şüphesiz kullarına karşı çok lütufkâr ve her şeyden haberdar olandır.

En ufak bir hayrı dahi yapa bilmek O’nun lütfündendir. Bu iyiliğin hiçbir zaman kaybolmaması ise O’nun Habir oluşundandır. En ufuk bir hayrın karşılığının dahi insana sunulması onun lütfündendir. Yaptığınız iyilik ne kadar zarif ve ince olursa olsun O iyilik El-Latif olan Allah’ın lütfünün ve Letafeti’nin dışında kalamaz.

31.34*************اِنَّ اللّٰهَ عِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِ وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَ وَيَعْلَمُ مَا فِى الْاَرْحَامِ وَمَا تَدْرى نَفْسٌ مَاذَا تَكْسِبُ غَدًا وَمَا تَدْرى نَفْسٌ بِاَىِّ اَرْضٍ تَمُوتُ اِنَّ اللّٰهَ عَليمٌ خَبيرٌ

31.34 - Son Saat'in ne zaman geleceğini yalnız Allah bilir; yağmuru yağdıran O'dur; rahimlerde yer alanı (yalnız) O bilir; Hâlbuki kimse yarın ne kazanacağını ve hangi topraklarda öleceğini bilmez. (Yalnız) Allah, her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olandır.

42.27*************وَلَوْ بَسَطَ اللّٰهُ الرِّزْقَ لِعِبَادِه لَبَغَوْا فِى الْاَرْضِ وَلٰكِنْ يُنَزِّلُ بِقَدَرٍ مَا يَشَاءُ اِنَّهُ بِعِبَادِه خَبيرٌ بَصيرٌ

42.27 - Eğer Allah (bu dünyada) kullarına bol rızık vermiş olsaydı, yeryüzünde küstahça davranırlardı. Hâlbuki O, (rahmetini) gereği dilediği ölçülüde ihsan etmektedir çünkü O, kullarının (ihtiyaçlarından) tamamıyla haberdardır ve onları görmektedir.

 
Eklenme Tarihi : 01.06.2013 02:33:40
Okunma Sayısı : 15887