EL-HAK
Mutlak
gerçek
Hakikatin
eşsiz ve benzersiz kaynağı
“Hâlbuki işte bu Allah’tır sizin
El-Hak olan tek Rabbiniz! Şimdi söyler misiniz hakikati çıkarsanız, geriye
sapıklıktan başka ne kalır? Buna rağmen, nasıl oluyor da (hakikate) böylesine
mesafeli durabiliyorsunuz?” (Yûnus
10:32)
“İşte o an ve orada herkes geride
bıraktıklarından sınav verir, (yaptıklarının sonucunu görür); en
nihayet Allah’a, El-Hak olan Mevla’larına döndürülürler ve (çarpık
tasavvurlarının) ürettiği sahte tanrılar, kendilerini yüz üstü bırakır.” (Yûnus 10:30)
Hakikat ikiye ayrılır:
1-
Mutlak hakikat: Hakikatin bu türü, el-Hak olan Allah’ın hakikatidir. Zira her ne mutlak varsa, o
sadece Allah’a aittir. Mutlak hakikat, bizatihi hakikattir. Hakikat oluşunu bir
başkasına borçlu değildir. El-Hak olan Allah öyle bir hakikattir ki, tüm diğer
hakikatlerin varlığı ona bağlıdır.
2-
Mukayyet hakikat: Hakikatin bu türü ise Allah dışında
kalan tüm varlıkların hakikatidir.
Resmimizde; el-Hak
olan Rabbimizin rızasına uygun bir hayat yaşamanın emek isteyen meşakkatli bir
yolculuk olduğunu, taşlı ve yer yer dik yokuşlu bir patikaya benzeterek
anlatmaya çalıştık. Batıl olanı ise gayet düz, fazla emek harcamadan haz ve
hızı azdıran bir yol olarak tasvir ettik. Resimde
birde Kur’an’ı yol haritası şeklinde elinde tutan bir kulun seçimi ile iradenin
hakkını vermesini anlatmaya çalıştık. Tam da bu noktada bir soru
zihnimizde canlanıyor; yolların hangisinin hak hangisinin batıl olduğunu Kur’an
olmasaydı bize kim gösterecekti? Hayat bir yol, insan
yolcu. Yolu da yolcuyu da yaratan el-Hak
olandır. Yol haritasını belirlemek ise yolu ve yolcuyu yaratanın hakkıdır.
Kuşlara dahi bir yol çizen Allah,
insanı yolsuz mu bırakacaktı? (M.İslamoğlu)
Yürümekle varılmaz, lakin
varanlar yürüyenlerdir. (M.İslamoğlu)
Hakikat
tanınmayı ister, tanımlanmayı değil. (M.İslamoğlu)
|