يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَنفِقُواْ مِمَّا رَزَقْنَاكُم مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِيَ يَوْمٌ لاَّ بَيْعٌ فِيهِ وَلاَ خُلَّةٌ وَلاَ شَفَاعَةٌ وَالْكَافِرُونَ هُمُ الظَّالِمُونَ

Ey iman edenler! Kendisinde hiçbir alış verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin bulunmadığı bir gün gelmeden önce, size verdiğimiz rızıklardan (Allah yolunda) harcayın. Kâfirlere gelince, onlar zalimlerdir ta kendileridir. (Bakara: 254)



.





EL-HAKÎM

EL-HAKÎM

Hep hikmetle hükmeden

Her hükmünde tam isabet kaydeden

Her şeyi yerli yerince yaratıp işini kusursuz yapan

 

“Zira gökte de ilah olan yerde de ilah olan yalnızca O’dur; ve O Hakîmdir, Âlimdir.”   (Zuhruf 43:84) 

 

“Sana vahyedilene uy ve Allah hükmü verinceye kadar sabret: Zira O hükmedenlerin en hayırlısıdır.” (Yûnus  10:109)

“Bu kitabın indirilişi her işinde tek mükemmel olan, her hükmünde Hakîm olan Allah katındandır.” (Câsiye  45:2)

“Eğer hakikatin apaçık belgeleri geldikten sonra zillete düşecek olursanız, Allah’ın her işinde mükemmel olduğunu, her hükmünde Hakîm olduğunu unutmayın.” (Bakara 2: 209)  

“Ve eğer dünyanın tüm ağaçları kalem olsa denizleri de mürekkep, buna yedi deniz daha eklense, Allah’ın kelimeleri yinede tükenmez: çünkü Allah’tır her işinde mükemmel olan her hükmünde tam isabet kaydeden (El-Hakîm).” (Lokman 31:27)

 

Dünyadaki tüm ağaçlardan kalem ve okyanuslar dolusu da mürekkep olsa, bir de bu miktarın yedi katı kadar mürekkep eklense yine de Allah’ın kelimeleri tükenmez.

 

Bu resimde; Lokman suresi 27 yi resmetmeye çalıştık. Resimde birkaç adet tamamen mürekkepten gezegen ve ağaçtan temsili bir dünya çizildi. Aslında ayetteki yedi rakamı sonsuzluğu da simgeler, yani sonsuz kalem sonsuz mürekkep... Bunlar, insanın aklının alamayacağı miktarlar. Bunlarla yazılsa bile yine de Rabbimizin(el- Hakîm) hikmetli sözleri asla tüketilemez…

الحكيم

ğavi çerçeve;

El- Hakîm; H-K-M kökünden türeyen bir ismi faildir. Bir şeyi ıslah etmek için men etmek, herhangi bir yanlışı önlemek, dengeli davranmak, isabetli karar vermek manalarına gelir, Hakemetun; ata vurulan demirden gem, fren anlamındadır. Sahibinin atı kontrol altına alıp dizginlemesi, maksadına uygun bir şekilde kullanmak için ona gem veya yular vurması demektir. Dini olarak kısaca şöyle ifade edilebilir; Allah adına anlayan, Allah adına konuşan, hakkı konulması gereken yere batlı da konulması gereken yere koyan demektir. Hikmet doğruyu yanlıştan ayırt etme kabiliyeti, olayların varacağı noktayı kestirebilme becerisi, vesveseyi ilhamdan ayırt eden nurdur. Hikmet tek kelime ile ifade edilirse; Allah’ın mümin kulunun kalbine vurmuş olduğu ilahi gem’dir. İşte bu ilahi gemle kişi kendisini ve hayatı kontrol altına alır. Ancak böyle hareket eden insanlar hikmet sahibi olabilir. Allah’ın El-Hakîm olması ise; insanları kontrol altına alıp, onları zararlı şeylerden sakındırmasıdır. Hakîm olan Allah kullarını Hakîm olan kitabıyla kontrol altına alıp, onları zararlı şeylerden sakındırır. Kişi hikmetli olmak istiyorsa, hakim olan Allah’ın hikmetle dolu kitabına teslim olması gerekir. Hakîm olan ve hikmetle dolu olan kitaba teslim olanda elbette hikmetli bir insan olmuş olur. Hikmeti elde eden insan, hayatın akışını kontrol altına alır, Hikmetten yosun olan ise; hayatın kontrolü altına girer. Hikmet Allahın nurudur. Allah dilediği kimseye bu nurunu verir. Kime de nurunu verirse ona bol hayırlar vermiştir. Bu kelimenin türevleri şunlardır;

Hüküm- Hakem-hâkim-mahkeme-muhakeme-hikmet aynı kökten türeyen kelimelerdir. Bunların hepsi sonuç olarak kontrol edip sonuca bağlayan manalarını ifade eder.

Hakîm; Zulme engel olup, adaleti sağlayıp, ortamı kontrol altında tutan kişiye denir.

Hakem; Adaleti sağlamak için kişiler arası anlaşmazlıklar için çözüm sağlayana kişiye denir.

Hüküm; Birden fazla seçenek arasında, seçenek sayısını bire indirip o seçenek hakkında karar vermeye de ‘hüküm denir.

Muhakeme; bu karar verme sürecine de ‘muhakeme etme ‘denilir.

Hikmet; Olayların amaç ve gayesine hikmet denir. Hikmeti elde eden kişi olayların varacağı noktayı kestirebilme yetisine sahip olur. Çünkü böyle bir kişi olaylara artık Allah’ın nuru ile bakıyor demektir.

Nazari Çerçeve;

Kâinatta hiçbir şey yoktur ki; ilahi hikmetle donatılmış olmasın. Zerreden küreye ne varsa hepsi El- Hakîm olan Allah’ın hikmet tecellisine mazhar olduğunu görebiliriz. İnsan kendisinden başlasa milyonlarca hikmetle donatıldığını görür. Mesela; İnsanlarda var olan göz, kulak ve diğer duyu organlarının belli bir denge ile yaratılması, insanoğlunun yaratılışta nasıl hikmetle donatıldığını gösterir. Duyu organlarınızdaki bu denge bozuluverse insanoğlunun yaşama imkânı anında bozuluverir. Eğer koku alma duyusu olan burnumuzun koku dokuları şimdikinden daha fazla olmuş olsaydı, insan her türlü kokuyu alır ve yaşama imkânı kalmazdı. Hiç kokuyu almayan ise gereğince hayatın tadını alamazdı. Hakîm olan Allah’ın her şeyi bir hikmetle yarattığını bilmek, insanı hakim olan Allah’a hikmetle teslim olmayı gerektirir. Hakîm olan Allah’a teslimiyet ise insana moral, motive sabır ve sebat gibi duyguları aşılar. Gördüğü şey karşısında dehşete kapılan ve ya Zulüm altında olan kişi ‘Elbet bunda bir hikmet vardır’ sözünü söylediği an, artık o kişi ‘zamanın mahkûmu değil, zamanın Hakîm’i olur. Derdinin, hayatın ve imtihanlarının esiri  olmaz. Aksine dertleri ve imtihanı, onun esiri olur. Acıları onun ders alacağı hocaları haline dönüşüverir. Her acı kendisini Allah’a bir adım daha yaklaştıran potansiyel bir güce dönüşür. Artık hayatın en acı anları onun yüreğine binemez, yüreğine eziyet ve acı veremez ve O,hayatın atı değil, hayatın süvarisi olur. Acılar bir at gibi götürür o kişiyi, Hakim olan Yüce Rahman’a… Allah hüküm veren ve hükmünde hikmetli davranandır. Sen vahye uy ve o doğrultuda ilerle ve sabret. Allah’ın hikmeti hemen ya da çok sonraları ortaya çıkar. Zira sen sadece görüneni ve parçayı görensin, Hakim olan Allah, görünmeyeni ve bütünü de görendir. Zira Hikmet sabrın ve direnişin tükenmez bir enerjisidir. İnsanoğlu eşyaya mikro bir bakışla baktığı için bazen ilahi hikmeti okumaktan aciz kalabiliyor. Fakat olaylara makro bir şekilde bakınca mükemmel hikmet deryasının nasıl akıp gittiğini fark eder. Şimdi kişiye düşen gücünün yettiği kadar olaylara makro bir bakışla baka bilmesidir. Parçada bize göre bozuk duran, bütünün içerinde mükemmel bir güzellikte duruyor olabilir. Mesela yap-bozun bir parçası; parça olarak anlamsız gibi durur. Fakat bütünün içinde duruşu mükemmeldir. İşte Allah’a sunulmuş bir hayatın tüm acıları parçada her ne kadar kötü duruyorsa da inanın bütünde mükemmel duruyor. Bunu da ancak temiz akıl sahipleri idrak edebilir.  Zaten temiz akıl sahipleri hikmet sahibi olabilir. Hikmet sahibi olan kişi, aklını nefsinin eline teslim etmez, nefsini aklının eline teslim eder. Aklı, vicdanı ve iradesi pasif değil aktif bir hal alır. Zira ruhun da bir gıdası vardır. Ruhun gıdası aklın, vicdanın ve iradenin aktif olmasıdır. Ruhunuzun Kur’andan gıdalanmasını istiyorsanız; aklınızı, vicdanınızı ve iradenizi vahyin desteğiyle ayağa kaldırın, hareketlendirin ve aktif hale getirin. İşte o zaman ruhunuzun nasıl gıdalandığını göreceksiniz. Aklın, vicdanın ve iradenin vahiyden yoksun bir şekilde pasifleştirip İslam’ı ruhundan yoksun sadece bir hap gibi almaya çalışırsanız, ruhunuz gıdasız, imanınız sevgisiz ve ibadetleriniz huşusuz ve isteksiz bir hal alır. Vahiy, ruhun gıdası ve vitaminidir. Çünkü vahiy; El- Hakîm olan Allah’ın hikmetle dolu kitabıdır. Hikmet ise muminin fesatidir, basiretidir.

قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ اتَّقُوا فِرَاسَةَ الْمُؤْمِنِ فَإِنَّهُ يَنْظُرُ بِنُورِ اللَّهِ

Allah resulü şöyle bururlar: “müminin ferasetinden korkun çünkü o Allah c.c'nun nuruyla bakar.”

Bir insan olaylara Allahın nuru ile bakması her işi onun rızasına uygun olup olmadığını kestirmesidir. İşte Bu hikmettir. Hikmetin yolu kitaptan geçer. Kitap hikmetin kaynağıdır. Kitabı olmayanın hikmeti yoktur. Hikmetsizde ilahi kitap yoktur.  İnan her bir insan imanı miktarınca hikmete sahiptir. Hikmet Allah c.c'nun kitabındadır. Fakat kitap ve hikmet biri diğerinden ayrılmayan beden ve ruh gibidirler. Beden kitap, hikmet ise o kitabın ruhudur. Bundan dolayı Allah c.c şöyle buyurur. “De ki bu benim yolumdur. Ben ve bana tabi olanlar bir basiret (yani bir ruh) üzere insanları Allaha davet ederiz.” İnsanlara dava hikmet ile beraber gitmelidir. Hikmetsiz bir dava kuru bir ağaç gibidir. Canlana Bilmesi için hikmet suyuna, nura, ruha, Allah'ın nuruna muhtaçtır. Çünkü Allah c.c nuru,  nurukullidir. Rahman kuran da şöyle buyurur: Allah göğün ve yerin nurudur. Müminler ise bu nurdan bir cüzdür. Bundan dolayı mümin Allah'ın nuruyla bakar yani işlere hikmet penceresinden bakar. Hikmet Allahın kullarının kalplerine vurmuş olduğu ilahi bir gemdir. Bu gem ile inanan kullarının yanlışa yönelmemeleri için onların kalplerindeki ilahi gemi hak yola doğru yönlendirir. Hak yola yönelmiş kullar ise Allahın kendilerine vermiş olduğu bu hikmet gemi sayesinde yürüyecekleri yönü öğrenmiş ve insanları da hikmet ile bu yola davet etmişlerdir. Hikmetsiz davet cisme davettir. Hikmeti barındıran bir davet ise cisim ve ruha davettir. Malumdur ki hayatta ancak cisim ve ruhun var olmasıyla mümkündür. Cisimsiz ruh olmadığı gibi ruhsuzda cisim olmaz. Hikmet, ilahi kitabın ve kâinat kitabının özünü kavramaktır. Özü kavrayan kabukla uğraşmaz. Rabbim bizleri hikmet ehli olmaktan ayırmasın.

El- Hakîm olan Allah ise hiç şüphesiz onun Hakîm oluşu şu manalar gelir;

Hakîm; yöneten ve düzeltendir.

Hakîm; her işi bilerek muhkem, sağlam ve eksiksiz yapandır.

Hakîm; insanlar arasındaki ihtilaflı konuları aydınlatandır.

Hakîm; hükmünde yanılmayan, hata ve zulüm yapmayandır.

Hakîm; insanları zararlı şeylerden sakındırmak için hüküm koyandır.

Hakîm; Hükmün kaynağı, hükmünde uzman, verdiği hükümde tam isabet edendir.

Hüküm koyma yetkisi hiç şüphesiz El- Hakîm olan Allah’a aittir. Hâkimiyet kayıtsız şartsız Allah’ın ise elbette Hakîm olduğu şeyler üzerinde hüküm koyma yetkisi de Allahın’dır. Allah’a ait olan bu vasfı Allah’tan rol çalarak kendisine izafe eden tüm beşeri sistemler, düşünceler, ideolojiler batıldır.

El-Hakîm isminde Allah’ı gereği gibi takdir edemeyenler iki hususta şirke düştüler;

1: El-Hakîm oluşu ile yaptığı tüm işlerde mutlak manada hikmet var eden sadece Allah’tır. Yani; Allah’ın yaptığı her işte mutlaka bir hikmet vardır. Yaptığı her işte mutlaka bir hikmet vardır sözü sadece Allah için kullanılabilir. Bu sözü Allah’tan başkası için kullanmak El-Hakîm ismini ihlal etmek ve Allah’ı gereği gibi takdir edememektir. Elbette insanda hikmet sahibi olabilir. Fakat insanoğlunun, yaptı her işte bir hikmet araması Allah’ın El-Hakîm ismine soyunması demektir. Çünkü insan sınırlı ve sonlu bir varlıktır. Yaptığı işte doğruya isabet etme ihtimali olduğu gibi yanlışta yapa bilir. İnsanın yaptı her işte tam isabet kayıt eden olarak görmek, insanı ilahlaştırmak olur.

2: El-Hakîm oluşu ile hükmün tek kaynağı sadece Allah’tır. İnsan, kendisini ve ya bir başkasını hükmün tek kaynağı olarak görmesi, Allah’ın El- Hakîm isminden rol çalması demektir. Bu ise Allah’ı gereği gibi takdir edememektir. Allah’ı gereği gibi takdir edememenin bedeli hiç şüphesiz şirktir. İnsanoğlu El- Hakîm isminin tecellisi olarak elbette hüküm koyma becerisini elde eder. Fakat insanın hüküm koyması, El-Hakîm olan Allah’ın, Hakîm olan kitabına bağlı kalmakla mümkün olabilir. Mesela; El-Hakîm olan Allah, Hakîm kitabında faizin haram olduğuna hükmetmiştir. Allah’ın bu hükmüne karşılık insanoğlunun hüküm koyması Allah’ı El- Hakîm olarak tanımaması demektir. Allah’ın hüküm koymadığı alanlar da insanın hüküm koyup Hâkimlik ve ya hakemlik yapması elbette El- Hâkim’in insanda bir tecellisidir. Bu konuda asıl olan Allah’ın koyduğu hükme karşılık hüküm koymamak ve Allah’ın hükmüne boyun eğmektir. Çünkü insanoğlu yaşadığı hayata birçok kez sözleriyle ve eylemleri ile hüküm koymaktadır. Fakat asıl olan insanoğlunun koyduğu bu hükümler, Allah’ın hükmüne rağmen olmamalı ve Allah’ın izin verdiği alanlarda olmalıdır. Mesela; Bir işletme sahibinin işletmesinin doğru ve düzenli çalışması için koyduğu bir takım hükümler, emirler ve yasaklar Allah’ın emirlerine ve hükümlerine rağmen değilse bu tarz hükümlerde hiçbir sakınca yoktur. Zaten böyle prensipli davranan insanlarda aslında El- Hakîm isminin tecelli ettiğini görüyoruz.

Kur’an-i çerçeve;

Hakîm ismi Kur’an da çok zikredilen isimlerden bir tanesidir. 39 kez nekira, 38 kez de marife olmak üzere toplam 77 kez Allah’a isim-sıfat olarak kullanılmıştır. 4 kez de Kur’an için kullanılmıştır. Kur’an da  Allah’ın Hakîm ismi; Aziz, Alim, Habir, Aliyy, hamid, Tevvab isimleriyle beraber kullanılmaktadır.

Aziz ismi ile beraber geçtiği yerlerde Hakîm ismi hem izzete hem de Allah’ın mutlak gücüne atfen kullanılmıştır. İzzete atfen kullanıldığı yerler;

حم (1) تَنْزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ (2)

39.1 - Kitabın indirilmesi, aziz hüküm ve hikmet sahibi Allah tarafındandır.

فَإِنْ زَلَلْتُمْ مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَتْكُمُ الْبَيِّنَاتُ فَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ (209)

2.209 - Ve eğer hakikatin bütün delilleri size geldikten sonra tökezlerseniz, bilin ki, Allah izzetin kaynağıdır ve hikmet sahibidir.

الر تِلْكَ آَيَاتُ الْكِتَابِ الْحَكِيمِ (1) هُدًى وَرَحْمَةً لِلْمُحْسِنِينَ (3)

31.2 - İşte bunlar, o hikmet dolu kitabın ayetleridir. 31.3 - Güzel davrananlara yol gösterici ve rahmet olarak (indirilmiştir).

ذَلِكَ نَتْلُوهُ عَلَيْكَ مِنَ الْآَيَاتِ وَالذِّكْرِ الْحَكِيمِ (58)

3.58 - Sana okuduğumuz bu kıssalar ve direktifler, ayetlerden ve hikmetli zikirdendirler.

Hakîm isminin aziz ismi ile gelip güce atfen kullanıldığı yer enfal suresi 63. Ayet;

وَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ لَوْ أَنْفَقْتَ مَا فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا مَا أَلَّفْتَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ وَلَكِنَّ اللَّهَ أَلَّفَ بَيْنَهُمْ إِنَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ (63)

8.63 - Ve onların kalplerini uzlaştırdı. Sen, yeryüzündekilerin tümünü harcasaydın bile, onların kalplerini uzlaştıramazdın. Ama Allah, aralarını bulup onları uzlaştırdı. Çünkü O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.

Soru; Neden Hakîm ismi aziz ismi ile beraber gelmiştir?

Cevap; Hikmetsiz gücün sonunda rahmet değil ancak zahmet olur.

وَإِنْ يَمْسَسْكَ اللَّهُ بِضُرٍّ فَلَا كَاشِفَ لَهُ إِلَّا هُوَ وَإِنْ يَمْسَسْكَ بِخَيْرٍ فَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ (17) وَهُوَ الْقَاهِرُ فَوْقَ عِبَادِهِ وَهُوَ الْحَكِيمُ الْخَبِيرُ (18)

6.18- Eğer Allah sana bir zarar vermek isterse Kendisinden başka kimse onu gideremez ve eğer sana iyilikte bulunursa da unutma ki O, dilediğini yapmaya kadirdir. Zira yalnız O, yarattıkları üzerinde otorite sahibidir ve yalnız Odur gerçekten hikmet sahibi, her şeyden haberdar olan.

Soru; Hakîm ismi neden habir ismi ile beraber gelmiştir?

Cevap; Bir şeye hâkimiyet kuramayan haberdar olamaz.

يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ لِمَ تُحَرِّمُ مَا أَحَلَّ اللَّهُ لَكَ تَبْتَغِي مَرْضَاةَ أَزْوَاجِكَ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ (1) قَدْ فَرَضَ اللَّهُ لَكُمْ تَحِلَّةَ أَيْمَانِكُمْ وَاللَّهُ مَوْلَاكُمْ وَهُوَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ (2)

66.1 - Ey Peygamber! Eşlerin(den herhangi biri)ni memnun etmek için, neden Allah'ın sana helal kıldığı bazı şeyleri (kendine) haram kılıyorsun? Allah çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır. 66.2 - Allah, (gerektiğinde) yeminlerinizi bozmanızı size meşru kılmıştır. Sizin yardımcınız Allah'tır. O, bilendir, hikmet sahibidir.

وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ وَأَنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ حَكِيمٌ (10)

24.10- Ya Allah’ın size lütfü ve rahmeti olmasaydı ve Allah, tövbeleri çok kabul eden ve hikmet sahibi olmasaydı (ne yapardınız)?

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بِالذِّكْرِ لَمَّا جَاءَهُمْ وَإِنَّهُ لَكِتَابٌ عَزِيزٌ (41) لَا يَأْتِيهِ الْبَاطِلُ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَلَا مِنْ خَلْفِهِ تَنْزِيلٌ مِنْ حَكِيمٍ حَمِيدٍ (42)

41.41 - Gerçek şu ki, kendilerine gelen bu uyarıyı inkâr edenler (var ya, işte onlar hüsrana uğrayanlardır); çünkü o yüce bir ilahi kelamdır. 41.42 - Ne önünden ne ardından bâtıl Ona gelip (sokulamaz). O, yegâne hikmet sahibi, her türlü güzel övgüye lâyık olan (Allah)'dan indirilmedir.

وَمَا كَانَ لِبَشَرٍ أَنْ يُكَلِّمَهُ اللَّهُ إِلَّا وَحْيًا أَوْ مِنْ وَرَاءِ حِجَابٍ أَوْ يُرْسِلَ رَسُولًا فَيُوحِيَ بِإِذْنِهِ مَا يَشَاءُ إِنَّهُ عَلِيٌّ حَكِيمٌ (51)

42.51 - Allah bir beşerle (karşılıklı) konuşmaz. Ancak vahiyle (kulunun kalbine dilediği düşünceyi doğurarak), yahut perde arkasından konuşur yahut izniyle dilediğini vahyedecek bir elçi gönderir. O, yücedir, hüküm ve hikmet sahibidir.

 
Eklenme Tarihi : 01.06.2013 02:17:36
Okunma Sayısı : 15309