وَاتَّقُواْ يَوْماً لاَّ تَجْزِي نَفْسٌ عَن نَّفْسٍ شَيْئاً وَلاَ يُقْبَلُ مِنْهَا شَفَاعَةٌ وَلاَ يُؤْخَذُ مِنْهَا عَدْلٌ وَلاَ هُمْ يُنصَرُونَ

48- Artık şu günden korkun ki; O gün, Hiç kimse bir başkası adına zerre kadar bir şey yapamaz ve hiç kimseden şefaat kabul edilmez ve hiç kimseye karşılık fidye de alınmaz. Ve onlara yardım da edilmez. (Bakara:48)



.





EL-KÂİM

EL-KÂİM

Eşsiz aktif özne

Yönetmede sebat eden

İşine kesintisiz riayet eden

 

“O değilse kimmiş bakayım kazandıkları nedeniyle her nefsin tepesine dikilip duran (Kâim) olan? ...” (Ra’d 13:33)

 

Allah için kullanılan Kâim, mecazi anlam taşır. Allah mutlak ve sonsuz sabittir. Daima işinin başında, işini eksiksiz görüp gözeten, asla ihmal etmeyen anlamı taşır. İsm-i fail süren fiildir. Hay ve Kayyûm olan Allah’ın, mecazi anlamda sürekli kıyamda olduğunu ifade eder.

 

Resmimizde; her nefsin üzerinde kazandıklarıyla Kâim olan Allah’ın namazdaki tecellisi olan kıyamı anlattık. Tabiatın kıyamı (kalkışı-uyanışı) bahar ile ağacın kıyamı çiçek ile kulun kıyamı namaz ile olur.

<!--[if !supportLists]-->1-     <!--[endif]-->El-Kâim olan Allah’ın tecellisi için ilk önce istikamet sahibi olmak gerekir, bunu kişiyi lafza yönlendirerek anlattık.

<!--[if !supportLists]-->2-     <!--[endif]-->El-Kâim’in tecellisi için namazı ikâme etmek gerekir. İhlâstan uzaklaşmış, manasız bir kabuk hükmünde yerlerde sürünen namazımızı, ayağa kaldırmamız gerekmektedir. Bu mesajı resimde hafif öne doğru tevazu içinde bir duruşla anlatmaya çalıştık.

<!--[if !supportLists]-->3-     <!--[endif]-->Allah, yönetmede sebat edendir. Hiç gecesiz gündüz veya bahar geldiğinde uyanmayan tabiat gördünüz mü? Rabbimiz işine kesintisiz riayet eder. Bizden de ilkeli, programlı ve düzenli olmamızı, kulluğumuzda sebat etmemizi ister. Resimdeki tabiat manzarasının amacı, insanlara kâinat kitabını okutmak, doğadaki sürekliliği ve intizamı göstererek el-Kâim’in Yönetmedeki kesintisizliğini düşündürmektir.

القائم و القيوم

LÜĞAVİ ÇERÇEVE;

قَامَ - يقوم- قِياماً; Şeklinde gelen قام fiilinden türemiş olan bir isimdir. قام  fiili bir şeyin süreklilik ve devamlılığını ifade eder. Manası Ayağa kalktı, kıyam etti demektir. Namazda kıyama durmak bu kökten alınmış bir kelimedir. Kıyam, Oturmanın zıttı olarak kullanılır. Oturmak tembelliğin simgesidir. Kalmak ise çalışmanın, gücün ve direncin bir simgesi olduğundan dolayı bu kökten türeyen tüm isim ve fiil formları bir hareketliliğe, dirence ve sürekliliğe delalet eder. “Ayağa kalk, tembel tembel oturma” sözü bu kelimenin ne manalara geldiğine zımni atıfta bulunur. El-Kayyum; م-و-ق kökünden türemiş olan ve قائم isminin mübalağalı halidir. Allah’ın Esma-ül Hüsnasından biri olan El-Kayyum; Kendi varlığı ile kaim olup, tüm mevcudatı kendi varlığı ile varlık sahnesine getiren, her şeyi varlığı ile ayakta tutandır. Her şey, O'nun varlığıyla var olmuştur. Hayat, Allah'ın El-Hayy isminin en nurlu ve en güzel ispatıdır. Var olan Hayatın devamı ve direnci ise El-Kayyum isminin en nurlu ve en güzel ispatıdır.

Kelimenin türevleri;

Kıyam; قام fiilinin mastarıdır. Manası; Ayağa kalmak demektir. Daha sonra bu mastar isim olarak da kullanılmış olup ismi-mastar halini almıştır. Kıyam kelimesi namzda da kullanılan bir kelimedir. Namazda kıyam etmek; namazın farzlarındandır. Namazı ikame etmek ayrı bir şey, namazda kıyam etmek ayrı bir şeydir. Namazda kıyama durmak; kişinin bedenen hazır hale gelmesidir. Namazı ikame etmek ise; Namazın tamamını ayağa kaldırıp, bir bütün halinde namazın bedenine bir ruh giydirmektir. İnsanlar namazda kıyama durabilir, böyle insanları biz namaz kılar zannederiz fakat asıl olan namazda ki kıyamı ikamete dönüştüre bilmektir. Kıyam iki türlü olur.

1: Maddenin kıyamı; Tüm mevcudatın varlık âleminde kendine göre edinmiş olduğu yer maddenin kıyamıdır. Mesela; Ay da cisimlerin havada kalması Ay’ın kendi kıyamı iken, dünyada yer çekim yasalarından dolayı maddenin arza ayak basması ise dünyanın kıyam şeklidir.

2: Mananın kıyamı; Sorumluluk bilincine sahip olan varlıkların sorumluluklarını yerine getire bilme adına yaptıkları eylem, direnç ve mücadelenin ismidir. Bu manada kıyam etmek hayatla başlar, ölünceye kadar devam eder. Hayat bir kıyam mücadelesidir. Kıyama kalkanlar bu mücadeleyi zaferle kazanırlar. Kıyam etmeyip oturanlar, tembellik ederler ve kaybetmeye mahkûm olurlar.   

Kıymet; Değer demektir. Kıymet kelimesinin kök anlamı ile olan bağlantısı şudur; Kıyam bir şeyin ayağa kalmasıdır demiştik. Kıyam eden insanlar kıyamları ile değer bulurlar. Kıyam etmeyenlerin kıymeti yoktur. El-Kayyum olan Allah bir kulda tecelli etimi kul her daim kıyam eder. Kıyam ettikçe değer bulur ve kıymetli olur.

İstikamet; “İstefale” babı fiili talep babıdır. Yani; istikamet demek; gönülden gelerek hakikate doğru yol almak, mücadele etmek ve gayret göstermektir. El-Kayyum olan Allah’a iman edenlerin istikameti; El-Kayyum olan Allah’a ulaştıracak olan yolu yani vahyin yolunu takip etmektir. Ey kul! El-Kayyum olan Allah’ı tanımak istiyorsun peki dönüp de bir istikametine baksana. Ya Kayyum Ya Allah diyorsun, fakat El-kayyum’un tecellisi olan istikameti başka yerde arıyorsun. Bu nasıl Ya Kayyum Ya Allah demektir.

İkamet; Bir insanın sürekli yaşadığı yere ikamet adresin neresi derler. Bu kelimenin kıyam ve kayyum ile olan ilişkisi şudur; El-Kayyum bir insanda tecelli etti mi artık o insanın ikametgâh adresi belli olur. O ikametgâh adresi de; İman edip Salih amel işleyerek mümin olabilme adına yapmış olduğu kıyam mücadelesidir. Yani göçebe değildir. İkamesiz dolaşmaz. İman safındadır. İman ikametgâhını asla değiştirmez. Şimdi tekrar sormak lazım ey insan! İman ikametgâhın var mı? Var olduğunu iddia ettiğin ikametgâhını kimden aldın?

Kıyamet; Kâinatın tamamının harekete geçip ayağa kalması ve ya bir diğer adıyla mevcudatın kıyam etmesi demektir.

Makam; İsmi mekândır. Manası; Kişinin kendisi ile ayağa kalkıp, varlık mücadelesini verdiği yerin adıdır. Makamlar iki çeşittir. Dünyevi makamlar ve uhrevi makamlar. Dünyevi makamlar uhrevi makamlarla hayat bulur. İçinde ahretin olmadığı bir makam, makam değil aşağılıktır, horluktur. En büyük makam Allah’a kul olma makamıdır. Bundan daha büyük bir makam yoktur. El-Kayyum bir insanda tecelli etimi o insan en büyük makam olan Allah’a kul olma makamını yakalar.

Takvim; Zaman her daim kıyam halinde olduğu için hareketlidir, durağan değildir. Bundan dolayı zamanın bu hareketliliği ve bu mücadelesinin ismi takvim olmuştur.

Kıvam; Bir şeyin en sağlam, en doğru ve en güzel hale gelmesi demektir. El-Kayyum bir kulda tecelli ederse sadece onun maddi varlığını ayakta tutmaz aynı zamanda manasını da ayağa kaldırarak o kişiyi kıvama getirir. “Hiç şüphesiz bu Kur’an insanları en kıvam hale getirir”

Kıyam edenler; istikamet bulur. İstikamet bulanlar; İkametleri bellidir. İkameti belli olanın; makamı malumdur. Makamını elde edenler; kıymeti yakalar ve kıymet bulurlar. Kıymetli insanlar kıvamı yakalan ve kıvama gelen insanlardır.

NAZARİ ÇERÇEVE;

Bütün eşya onunla kaimdir, devam eder ve varlığını sürdürür. Eğer kâinattan bir dakikacık olsun o nisbet-i kayyûmiyet kesilse, kâinat felç olur ve her şeyin canlılığı olduğu gibi kalır.

Allah’ü Teâlâ her yarattığı ve hayat bahşettiği varlığa, mukadder olan zamana kadar durması için El-Kayyum isminin tecellilerini sebeplere bağlamıştır.

Cümle nebatatı El-Bedi ismi ile yoktan var eden, El-Hâlık ism-i şerifi ile de vardan var eden, Hayy ism-i şerifi ile onlara hayat bahşeden, Kayyum ism-i şerifi ile takdir edilen zaman kadar onların kıyamlarını lütfeden Allah’tır.

Allah, insanın ayakta durmasını yerdeki çekim kanununa, bedenin canlı olmasını ruh kanununa, Ay’ın düşmemesini Dünyanın çekimine, Dünyanın dönmesini de Güneşin cazibesine bağlamış ve bu mahlûklarında Kayyûm ismini tecelli ettirmiştir. Yıldızlar ve gezegenler bildiğimiz dönme hareketleri ile sürekli zikir halindedirler. Madde de en küçük yapı taşı olan atomlarındaki benzer kozmik yapıyla çekirdek ve elektronlarıyla bu zikre kendi iç bünyesinde devam etmektedir. Bütün bu sebepler zincirini bizzat yaratan ve eşyayı onlarla ayakta tutan Allah, elbette devam ve bekası için başkasına muhtaç olmayandır. Zira, O’nun varlığı zâtındandır, başkalarının varlığı ise O’nun var etmesiyledir. Varlığı zâtından olanın kıyamı da yine kendi zâtı iledir. Varlığı başkasına bağlı değildir. Başkalarının varlığı ancak O’nun varlığına bağlıdır. Bu da, O’nun kudretinin ve izzetinin kemalindendir. Bundan dolayı tüm varlık O’nun Kayyumiyeti ile ayaktadır ve O’na bağlıdır. Allah (c.c.) el-Kayyûm güzel ismi ile bütün evreni, maddeyi ayakta tutmaktadır. Bu ismin tecellisi bir an bile evren ve madde üzerinde çekilse her şey o anda olduğu gibi kalırdı. Kıyamet bu güzel ismin evren ve madde üzerinden çekilmesi ile kopacaktır. Yıldızlar ve gezegenler birbirleri ile çarpışacak, maddenin en küçük yapı taşı atomlar ise elementlerine ayrılıp yokluğa karışacaklar.

            Her varlık Allah’ın Hayy ve Kayyum esmasının tecellileriyle hayatta kalabilir ve kıyamda durabilir. Allah (c.c), Hâlık ism-i şerifi ile halk ettiği mahlûkatına Hayy ism-i şerifi ile hayat bahşetmiş ve onları diri kılmıştır. Kayyum ism-i şerifi ile de kıyam da yani ayakta durabilme kabiliyetini vermiştir. Bu, en küçükten en büyüğe cümle varlıkta tecelli eden bir hâldir ki, Hayy ismi ile diri olan varlıktan Kayyum ism-i şerifi bir an çekilse o canlı yaşar fakat canlı cenaze gibi olur. Ölmemiştir, adeta ölmüş gibi kabul edilir. İnsanda can var, fakat canı harekete geçirecek olan El-Kayyumun en büyük tecellisi ruh yoksa insan hayvan gibi olur. El-Kayyumun manadaki tecellisi kimden çekilip alınsa bedeni kayyum olsa da manası kayyum olmadığı için ölüdür. Bedeninden kayyum çekilip alınsa bedenen canlıdır, fakat hareket edemeyen bir canlıdır. Mesela Bilgisayarı düşündüğümüzde; Bilgisayarın hayatı elektriğe bağlıdır, kıyamı ise programa bağlıdır. Program olmadığı takdirde bilgisayar çalışır, fakat iş görmez çünkü kayyum değildir. Çalışır olduğu halde hareket etmeyen araba gibidir. Olduğu yere yığılı kalır, bu olay insan için söz konusu olursa insan sadece yaşayan bir canlı olur. Daha ileri derecede olursa, şuurunu da yitirip kıpırdamaz hale gelir ve bitkisel hayata girer. Bitkisel hayata giren insana El-Hayy ve El-Kayyum ismi tecelli etmese yerinden bir lahza dahi hareket edemez ve hayatı felç olur. Bu iki Fakat bu ismin tecellisi büsbütün kesilmemişse, o aza kısmen durmuştur fakat zayıf da olsa tecelli devam etiği için arızalı durumdadır. Sebeplere yapışıp tedavi edilirse Allah’ın izni ile o aza yine El-Hayy ve El-Kayyum ism-i şeriflerinin tecellisi kuvvet kazanır, insan maddi ve manevi sağlığına kavuşur. Kayyum ismi iki şekilde tecelli eder.

1: Maddedeki Kayyumiyet; Madde âleminde görünen her şey Allah’ın El-Kayyum ismi şerifi sayesinde ayakta kalabilmektedir. El-Kayyum isminin tecellisi olmasaydı tüm madde olduğu yerde kalır ve bir lahza dahi ileriye gidemez, hareket edemez ve ayakta duramazdı.

2: Manadaki Kayyumiyet; sorumluluk bilinci taşıyan varlıkların var oldukları gaye doğrultusunda hareket edip, istikametlerini yakalayıp, kıvam bir hale gelerek, kıymet bulup, en güzel makam olan cenneti elde etmeleridir. El-Kayyum kimin manasına tecelli eder o kişi her daim istikamet üzere kıyam eder. Kiminde manasına El-Kayyum tecelli etmez ise; O kişinin manasında ikamet olmaz, direnç olmaz ve bulunduğu hale mahkûm olup yıkılır kalır. Mana âleminde bir lahza dahi yol alamaz. Her kim mana âlemindeki hareketliliği ve mücadelesi, azmi ve kıyamı fala ise o kişi El-Kayyum ismi şerifinden o kadar fazla pay almış demektir.

El-Kayyum; Kıyam ettirendir. (Sürekli hareket ettiren ve devamlılığını sürdürtendir)

El-Kayyum; İstikamet verendir.

El-Kayyum; Kıvama getirendir.

El-Kayyum; Kıymet verendir.

El-Kayyum; Makam verendir.

KUR’AN-İ ÇERÇEVE;

Kur’an-ı Kerimde El-Kayyum, üç yerde gelir. Geldiği yerlerin tamamında El-Hayy ismi şerifi ile beraberdir. El-Hayy ismi müstakil olarak kullanıldığı halde, El-Kayyum hiçbir yerde başka bir esma olmaksızın kullanılmaz. Beraber geldiği tek esma var, o da El-Hayy’dır. Hayy ismi ile geldiği yerlerin tamamında önce Hayy ismi sonra Kayyum ismi gelir. Bunun hikmeti şu olsa gerek; El-Hayy, hayat veren demektir. Hayatın olmadığı yerde kayyumdan söz edilemez. Yani varlığa Allah önce El-Hayy olarak tecelli ederek onlara hayat verir, daha sonra ise El-Kayyum olarak tecelli ederek onların devamlılığını ve kıyamını sağlar. Geldiği yerlerin ilki bakara süresi 255. Ayettir;

اَللّٰهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ اَلْحَیُّ الْقَيُّومُ لَا تَاْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌ لَهُ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَمَا فِى الْاَرْضِ

2.255 - Allah -O'ndan başka ilah yoktur-; Her zaman diridir, bütün varlıkların kendi kendine yeterli yegâne kaynağıdır. Ne uyuklama tutar O'nu, ne de uyku. Yeryüzünde ve göklerde ne varsa O'nundur.

Ayeti Kerime de Allah’ın bir tek ilah olduğu vurgulandıktan sonra dikkatler tek ilah hususunda El-Hayy ve El-Kayyum esmasına çekilmiştir. Bu şunu gösterir; Demek ki gerçek ilah her daim hayat sahibi olan ve her şeye hayat veren olması gerekir. Hayat verdikten sonra da hayat verdiğinin devam ve kıyamını sağlaması gerekir. Peki, Allah’tan başka her daim hayy ve kayyum olan kimdir? Halen daha bu hakikate rağmen insanlar Allah’ın dışında ilahlar ediniyorlar. Söyler misiniz ilah edindikleri varlıklardan hangisi hayat bulmak için El-Hayy’a ve varlıklarının devamını sağlamak için Allah’ın kayyumiyetine muhtaç değil ki? Varlıkları Allah’ın Hayy ve Kayyumiyeti bağlı olan bu nesneler nasıl ilah olabilir ki? Allah’ın dışında ilah edinenlere yazıklar olsun. O’nun var etmesiyle var olan ve Kayyûm isminin tecellisiyle ayakta duran fanilere gönlünü kaptıranlara yazıklar olsun. Yine Allah’ın tek ilah oluşu ile unutma ve uyku arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır. İlah olan unutmaz ve asla uyumazda. Allah’ın dışında uyumayan ve unutmayan hangi güç var ki ilah olabilsin? Varlığın tamamı unutmaya ve uyumaya mahkûmken Allah’ın dışında ilah edinenlere yazıklar olsun.

3.2*************اَللّٰهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ الْحَیُّ الْقَيُّومُ, 3.3*************نَزَّلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ وَاَنْزَلَ التَّوْرٰیةَ وَالْاِنْجيلَ, 3.4*************مِنْ قَبْلُ هُدًى لِلنَّاسِ وَاَنْزَلَ الْفُرْقَانَ اِنَّ الَّذينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِ اللّٰهِ لَهُمْ عَذَابٌ شَديدٌ وَاللّٰهُ عَزيزٌ ذُو انْتِقَامٍ

3.2,3: ALLAH, Kendisinden başka ilah olmayan, sonsuza kadar diri, hayatın ve varlığın temel kaynağı ve dayanağı olan, her şeyi hükmüne, iradesine bağlı kılan yaratıcı! (Geçmişte vahyedilenlerden) bugüne ulaşan doğru haberleri tasdik eden bu ilahi kelamı sana safha safha indiren O'dur. Tevrat'ı ve İncil'i de O indirmişti; Geçmişte insanlığa yol gösterici olarak; yine O indirmişti, doğruyla eğriyi birbirinden ayırd etmeye yarayan gerçeklik bilgisini... Allah'ın mesajlarını inkâra şartlanmış olanlara gelince; onları acı bir azap beklemektedir: Zira Allah kudret sahibidir, kötülüğü cezalandırandır.

Okuduğumuz ayeti kerimede Allah’ın tek ilah oluşu ile kitabı indirişi arasındaki ilişkiye dikkatimiz çekilmektedir. Aynı zamanda kitabın indirilişi ile Allah’ın hayy ve Kayyum oluşu arasında da bir ilişki bulunmaktadır. Şimdi Allah’ın tek ilah oluşu ile kitabın indirilişi arasındaki ilişkiye baktığımızda şunu görürüz; Vahyin kaynağı ilahlığa bir atıf yapmaktadır. Yani ilah; vahiy indirendir, ilah indirdiği vahiy ile bilinendir. Allah’tan başka ilahlık yakıştırılanlardan kim vahiy indirebilir ki? İndirilen vahiy bak, O’nun nasıl eşsiz ve benzersiz bir ilah olduğunu elbette göreceksin. İndirilen kitap ile Allah’ın hayy ve kayyum oluşu arasındaki ilişki; El-Hayy ismi ile hayat bahşeden Allah, gönderdiği kitabı gerçek hayata kavuşmaya vesile kılmıştır ve bu kitap insanlar için El-Kayyum olan Allah’ın büyük bir tecellisidir. İnsanlar bu kitapla;

Kıyam eder. (Sürekli hareket ettiren ve devamlılığını sürdürtendir)

İstikamet bulur.

Kıvama gelir.

Kıymet bulur.

En güzel makamları elde eder.

20.111*************وَعَنَتِ الْوُجُوهُ لِلْحَیِّ الْقَيُّومِ وَقَدْ خَابَ مَنْ حَمَلَ ظُلْمًا, 20.112*************وَمَنْ يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَا يَخَافُ ظُلْمًا وَلَا هَضْمًا

20.111,112: Ve var olan her şeyin kaynağı, dayanağı olan O kendine yeterli ebedi, diri varlık önünde (o Gün) yüzler saygı ve hicapla eğilir ve zulmün yüküyle yüklü olanın soluğu kesilir, gücü tükenir. Buna karşılık, inanıp da dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyan kimseye gelince: böyle birinin, haksızlığa uğramaktan ya da (hak ettiği karşılıktan) yoksun bırakılmaktan korkmasına hiçbir sebep yoktur.

 
Eklenme Tarihi : 01.06.2013 01:22:01
Okunma Sayısı : 19397