EL-VÂRİS
Mutlak vâris
Varlığın mirası zatına kalan
Allah mutlak Vâris’tir. Kulların malik oluşu nasıl mecazi ve sınırlı ise, vâris oluşu da öyledir. Zira gerçek vâris olan, elinden bir daha asla çıkmayandır. Kişi ne kadar büyük bir mirasa sahip olursa olsun, ölümüyle birlikte onun da malına konan bir mirasçı çıkar. Gerçek varis hayatı ve ölümü yaratandır. İşte bu ayet bu hakikati söyler:
“Ve Biz, evet Biz dirilteniz ve öldüreniz; Biziz mutlak Vâris olan” (Hicr 15:23)
Mecazi olan sadece kendini varis sayan fertlerin varisliği değildir. Kendini varis sayan nesillerin varisliği de mecazdır. Helak olan kavimler, Nemrut ve Firavundan geriye kalanlar, Roma’nın ve Bizans’ın kalıntıları, el-Vârisolanın sadece Allah olduğunun şahitleridir. İşte şu ayet bu hakikati haykırır:
“Ama Biz refahın şımartıp azgınlaştırdığı nice ülkeyi helak etmişizdir. Bakın, işte onların yaşadıkları mekânlar! Pek azı dışında arkalarından oralara bir daha yerleşen olmadı: Ve zaten her şeyin ebedi varisi sadece Biziz.” (Kasas 28:58)
Tabloya yukarda ki muhteşem ayetin etkisiyle, eski bir medeniyetin kalıntılarını resmettik. Bu medeniyetin, deniz kenarında çok güzel bir konumda yer alması, zamanının insanlarının böyle bir konak için ne kadar çaba, para hatta kan döktüklerini göstermektedir. Ancak şu an birkaç sütun ve taş parçasından başka bir şey kalmamıştır. Yukarıdaki ayette anlatıldığı gibi o medeniyetten sonra bir daha oraya yerleşenin olmaması bizlere bir ser levha gibi “el-Varisolan sadece Allah’tır” diyor. Bu tip tarihi eserlere bu gözle bakarsak gezilerimiz turistik gezi olmaktan çıkar birer ibret kursuna döner.
İnfak etmeyenler Allah’ın el-Vâris ismine iman etmekte zorlananlardır. Allah soruyor:
“Size ne oluyor da Allah davası uğruna infak etmiyorsunuz? Üstelik göklerin ve yerin mirası Allah’ındır.”(Hadid 57:10)
Rabbim, bizi ahirette şu sözleri söyleyenler zümresine kat:
“Ve dediler ki: Bize yaptığı vaatte sadık olan ve bizi cennete varis kılan Allah’a hamdolsun!” (Zümer 39:74) |