وَاتَّقُواْ يَوْماً لاَّ تَجْزِي نَفْسٌ عَن نَّفْسٍ شَيْئاً وَلاَ يُقْبَلُ مِنْهَا شَفَاعَةٌ وَلاَ يُؤْخَذُ مِنْهَا عَدْلٌ وَلاَ هُمْ يُنصَرُونَ

48- Artık şu günden korkun ki; O gün, Hiç kimse bir başkası adına zerre kadar bir şey yapamaz ve hiç kimseden şefaat kabul edilmez ve hiç kimseye karşılık fidye de alınmaz. Ve onlara yardım da edilmez. (Bakara:48)



.





EL-VÂSİ’

EL-VÂSİ’

İmkânları genişleten

Kapasitesi sonsuz olan

Kapasiteleri genişleten

 Mutlak ve sonsuz, eşsiz ve benzersiz özne

 

            El-Vasi’; ismi fail kalıbıdır. Yani; Allah için kapasitesinin sonsuz olduğunu ifade eder. Vasi’ geniş zıttı ise “dar” kelimesidir. El-Vasi’ bilgiye atıfla; bilgisi sonsuz ve geniş, iyiliğe atıfla; iyiliğe ikramı sonsuz, bağışa atıfla bağışı rahmeti sonsuz ve geniş demektir. El-Vasi’ ismi insanın imkânlarını genişletmeye delalet eder. Bazen insanın başına öyle musibetler gelir ki dünya olanca genişliğine rağmen dar gelir. Bittim ya! Rabbim diyenlerin imdadına “yettim kulum” diyerek yetişir. İnsana yeni bir nefes nazil eder, gönül ciğerlerine temiz hava yollar, işte Allah bunu El-Vasi’ ismi ile yapar.

 

“Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size cimriliği telkin eder. Allah isi size katından bir bağış ve daha fazlasını vaat eder. (Şüphesiz) Allah Vasi’dir, ‘Alîm’dir.”                                                                           (Bakara 2:268)

 

Allah yolunda infakın en büyük engeli insanın açlık ve yoksulluk korkusudur: Açlık çekeni bir ekmek doyurur, açlık korkusu çekeni dünya doyuramaz. Cimrilik işte bu korkunun sonucudur. Bu korkunun kaynağı ise Allah’ın el-Vasi’ oluşuna güvenmemektir. El-Vasi’ olan Allah “infak edin ben artırayım, imkânlarınızı genişleteyim” der. İşte bir örnek daha:

 

“Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak veren ve her başakta yüz dâne bulunan tohuma benzer, Allah dilediğine kat kat verir: zira Allah, Vasi'dir, Âlîm’dir.”                                        (Bakara 2:261)

 

Allah yolunda verdiğimiz bir dane bereketlenir. Burada önemli olan Allah’ın elimize koyduğu değil, elimizi O’na açmamızdır. Zira Allah’tan istemek için vermek bile başlı başına bir ödüldür. Özetle; Allah yolunda vermek, vermek değil almaktır.

 

Gelelim resmimize; resimde iki tip insan çizdik. Biri Allah yolunda infak etmeyen, cimrilik yapıp biriktirme tutkusuna kapılmış kişi, diğeri tam tersi. İnsan, el-Vasi’ olan Allah’ın verdiğine emanet değil de mülkiyet gözüyle bakarsa malın efendisi olmaktan çıkıp, kendi ayağına pranga vuran köle durumuna düşer. Resimde bu gerçeği ayağına külçe altınlar bağlayan kişiyle anlattık. Bu figürün yapması gereken elindeki para çuvalından paraları çıkarıp ayağına palet yapmaktır. Zira para bir araçtır amaç değildir. Gönül ciğerlerine hava dolması ve kişinin manevi hayatından olmaması için prangadan da kurtulması gerekiyor, mal ve dünya sevgisini kalbinden çıkaran kişi kendini nefessiz bırakan pranganın zincirini de kırar ve kurtulur. El-Vasi’ lafzına doğru yükselen mü’minler ise dünya sevgisi denen ağırlıktan kurtulmuş, maddi imkânları Allah yolunda harcamışlardır. Böylece asli ihtiyaçlarını karşılayacak kadar parayla, sahili selamete çıkma yolundadırlar.

Rabbimiz, bizleri dünyalıklar içinde boğulup, nefessiz kaldığını fark etmeyenlerden eyleme.

Ya Vasi’! Ya Allah! kapasitesi sonsuz olan sensin, imkânları genişleten sensin, imanımızı imkânımız kıl Ya Rabbi…

Ya Vasi’! Ya Allah! ayetlerinle ilmimizin kapasitesini, infakla imanımızın debisini artır Ya Rabbim!

الواسع

Lüğavi çerçeve;

الواسع; Bu kelimesi türev olarak üç harften (و- س- ع) oluşmuş bir ismi fail sığasıdır. Yani işi yapan, özneyi ifade eder. Bu manada El-Vasi geniş olan, genişlik veren, kapasitesi sonsuz olan manalarına gelir. Kelimenin mastarı سعة ‘dur; Genişlik demektir. Vasi kelimesinin dilimizdeki en belirgin karşılığı “saat” kelimesidir. Saat kelime kök manası olarak genişlik demektir. Bu genişliğin dilimizdeki karşılığı zaman (saat) dır. Yine dilimizde nadiren de olsa kullanılan “vusat” kelimesi de vasi kelimesi ile aynı kökten gelir ve genişlik anlamını ifade eden bir mastardır. Vasi kelimesinin zıttı darlıktır (ضيق). Genişlik iki şekilde olur;    Ya madde olur ya da maneviyatta. Madde de ki genişlik de iki çeşittir.           1;Mekândaki genişlik, 2;Hal ve durumda ki genişlik.

Mekândaki genişlik;

يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ آَمَنُوا إِنَّ أَرْضِي وَاسِعَةٌ فَإِيَّايَ فَاعْبُدُونِ (56) كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ ثُمَّ إِلَيْنَا تُرْجَعُونَ (57)

29.56 - Ey iman eden kullarım! (Eğer bir memlekette dininizi açığa vurup gereği üzere yürüyemiyor, ibadet edemiyorsanız, dininizin ahkâmını tatbik edebileceğiniz daha uygun bir memlekete hicret edin). Muhakkak ki benim arzım geniştir. O halde yalnız ve ancak bana ibadet edin. 

Durum ve hali ile ilgili genişlik;

لَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ إِنْ طَلَّقْتُمُ النِّسَاءَ مَا لَمْ تَمَسُّوهُنَّ أَوْ تَفْرِضُوا لَهُنَّ فَرِيضَةً وَمَتِّعُوهُنَّ عَلَى الْمُوسِعِ قَدَرُهُ وَعَلَى الْمُقْتِرِ قَدَرُهُ مَتَاعًا بِالْمَعْرُوفِ حَقًّا عَلَى الْمُحْسِنِينَ (236)

2.236 - Henüz dokunmadan, ya da mehir kesmeden kadınları boşarsanız size bir günah yoktur. Ancak onları faydalandırın (bir miktar bir şey verin). Eli geniş olan, kendi gücü nispetinde, eli dar olan da kendi durumuna göre güzel bir şekilde faydalandırmalı (herkes gücü ölçüsünde bir şey vermeli) dir. Bu, iyilik edenlerin üzerine bir borçtur.

Maneviyatta ki genişlik;

لَا يُكَلِّفُ اللَّهُ نَفْسًا إِلَّا وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ

2.286 - Allah bir kimseye, ancak gücü yettiği kadar teklif eder. Herkesin kazandığı hayrın sevabı kendine ve yaptığı fenalığın zararı da yine onadır.

Bu kökten türeyen iki esma vardır; EL-Vasi ve EL-Musi’dir.

El-Vasi; Lazimi bir fiile atıf iken, El-Musi; Muteaddi bir fiile atıftır.

El-Vasi; Sıfat ve fiillerinde geniş olan demektir. Allah’ın geniş gücünü, geniş mülkünü, geniş kudretini ifade eder.

El-Musi; Varlığa genişlik veren, kâinatı genişleten, kapasiteyi arttıran manalarına gelir. “Biz göğü büyük bir kudretle/çok sağlam bina ettik, onu genişleten de Biziz.”(Zariyat, 51 / 47) mealindeki ayette bu isim geçmektedir.

Nazari çerçeve;

Eşsiz ve benzersiz geniş, kapasitesi sonsuz El-Vasi olan rabbimiz varlığa El-Vasi ismi ile tecelli ederek varlığı her daim genişletendir. El-Vasi olan rabbimiz; varlık âlemini genişletirken iradeli varlıklar hariç, her varlığı ilim, hikmeti ve rahmeti ile gereğince genişletmektedir. İradeli varlıkları ise iradelerine bağlı olarak artı bir kapasite genişliği lütfetmektedir. Çünkü iradeli varlıklar sorumludur. Sorumlu olan bu varlıklar Allahın vermiş olduğu fıtri genişliği iradeleri ile arttırmak ile sorumludurlar. Mesela; Allah’ın vermiş olduğu zaman, ömür yani saat ki “saat zaten vusat’tan gelir” bu genişliği ve imkânları iradesi ile Allah’ın istediği şekilde doldurduğunda Allah o kişinin maddi ve manevi imkânlarını genişletecektir. Çünkü Allah kulunun iradesine El-Vasi olarak tecelli eder.  Allah iradeye El-Vasi olarak tecelli etti mi kul artık geniş kapsamlı bir iradeye sahip olmuş olur. İradesi geniş olanın hak yolda istekleri de genişlemiş, nefsi yolda da isteklerini frenlemiş olacak ve hakikat yolunda geniş çaplı çalışmaların mücadelesini verecektir. Yani Allah’a adanmış olmanın temelinde El-Vasi ismi yatmaktadır. Eğer kul;  El-Vasi isminin tecellisi ile verilmiş olan kapasitesini doldurursa, Allah kulunun kapasitesinde artış meydana getirecektir. Kapasitesi artan kulunda çalışmaları ve gayretleri aratacaktır. İşte bizim temel sorunumuz var olan kapasitemizi doldurmadan üst bir kapasite istememizdir. Hâlbuki buna ne gerek, sen kapasiteni doldur. El-Vasi olan Allah senin kapasiteni artırsın ve sana genişlik versin.

                El-Vasi olan Allah kâinata bu esması ile tecelli etmeseydi kâinat bulunduğu halden bir zerre dahi mesafe alıp ilerleyemezdi. Kâinatın genişlemesi, insanoğlunun doğumdan ölüme kadar vücudundaki her zerrenin yaşına göre büyüyüp, genişlemesi tüm hafıza kartlarının, belleklerin ve bu manadaki maddelerin kapasite artışlarının gerçekleşmesi El-Vasi olan Allah’ın tecellisi ile mümkündür. Şayet insanoğlunun beyin hücreleri El-Vasi olan Allah tarafından genişletilmeseydi insan hep doğduğu zamanki akla sahip olurdu. İnsandaki mide genişlemeseydi insan büyüyüp gelişeceği kadar yemek yeme kapasitesi elde edemezdi. Yine hakeza insanın gözü, kulağı, el ve ayakları genişleyip büyümeseydi insan hep cüce kalırdı. Hamile bir kadın “Vasian hâkime” olan Allah’ın takdiri gereği ana karnı genişlememiş olsaydı, çocuk ana karnında büyüyüp gelişemezdi. Kâinattaki tüm genişleyen ve büyüyen nesneler El-Vasi isminin tecellisidir. Kâinat genişliyor, genişleyen bu kâinat kıyamet saati geldiğinde patlayarak yeni bir yeryüzü ve gökyüzü olarak var olacaktır. Kâinatın genişlemesi teorisi; tıpkı şişirilen bir balon gibidir. Balon şiştikçe balonun üzerinde bulunan nesneler nasıl ki birbirinden uzaklaşıyor ise kâinattaki genişleme teorisinde de kâinattaki gezegenler birbirinden bu şekilde uzaklaşıyorlar. Yine kâinattaki genleşme olayı da El-Vasi isminin tecellisidir. Genleşme; genişleme anlamından gelir. Sıcaklığı artırılan bir cismin uzunluk ya da hacminin değişmesi olayıdır. Katı, sıvı ve gazları oluşturan tanecikler,  konumları çevresinde sürekli çalkalanma halindedirler. Bu cisimlerden birine ısı biçiminde enerji verilirse, bu enerji kinetik enerji ye dönüşür; dolayısıyla, kinetik enerjisi artan tanecikler daha şiddetle çalkalanır ve daha geniş alana yayılmaya çalışırlar; yani sıcaklığı yükselen cisim (katı, sıvı, gaz) aynı zamanda genleşir. Net olarak:sıcak bir cisim ışınını başka bir maddeye gönderirse o maddenin kapladığı alan (hacmi) genişler ve yayılır.

                       El-Vasi bir kulda ne kadar tecelli ederse kul madden ve manen o kadar genişler. Kul dara düştüğünde imkânlarının genişletilmesi El-Vasi olan Allah’ın tecellisi ile mümkündür. El-Vasi isminin Manada ki en büyük tecellisi imandır. Çünkü iman en büyük imkândır. İmanı olmayanın gözünde imkân sadece madde ile sınırlıdır. Fakat imanı olanın imkânı madde değil, belki madde imkâna bir araçtır. İmanı olanın imkânı manadır. Her şeyden öte iman eden için en büyük imkân imanıdır. İmani genişliği veren El-Vasi olan Allah’tır. İnsan El-Vasi olan Allah’ı tanımadan genişlemeye kalkarsa kişideki bu genişleme El-Hâkim olan Allah’tan kopuk hikmetsiz bir genişleme olduğu için kişide patlamaya dönüşür. Hikmetsiz büyüyen cemaatler, şirketler, holdingler, siyasiler belli bir süre geçtikten sonra korkunç bir patlama ile sarsılırlar. Bu patlamanın temel sebebi “vasian hakima” olan Allah’tan bağımsız, hikmetten kopuk bir genişleme ve büyüme sergilemelerindendir. Kişi kontrollü yani hikmete dayalı bir büyüme sergilerse başarıya ulaşır. Çünkü El-Vasi olan Allah böyle yürüyen kullarının imkânlarını madden ve manen genişletir. Bu imkânı elde eden kul ise El-Vasi olan Allah’a vasi esmasına şükür için imkânlarını rabbine müteveccih kılar.

Kur’an-i Çerçeve;

Kur’an-ı Kerim'de türevleri birlikte yoğun bir kullanıma sahip olan El-Vasi ismi şerifi isim formatında Kur’an-ı Kerim’de dokuz defa kullanılmıştır. Bu kullanımlardan yedi tanesi;  وَاسِعٌ عَلِيمٌAllah Vasidir, Alîmdir” şeklinde gelmek suretiyle Allah’ın sonsuz ilminin genişliğine işaret ettiği gibi, bir kere de;  وَكَانَ اللَّهُ وَاسِعًا حَكِيمًا “Vasian Hakîma”  Allah geniştir ve hikmet sahibidir. şeklinde gelmek suretiyle Allah’ın hikmetinin genişliğine, şümulüne ve sonsuzluğuna işaret edilmiştir. Bir defa da;إِنَّ رَبَّكَ وَاسِعُ الْمَغْفِرَةِ  “İnne Rabbeke Vasiu’l-mağfireti = Senin Rabbin, mağfireti/bağışlaması bol-geniş olandır.” şeklinde kullanılmıştır. Vasi ismi Kur’an-ı Kerim de ilim, hikmet ve mağfiret beraber kullanılan bir esma’dır.

El-Vasi isminin El-Âlim ismi ile zikredilmesinin hikmeti nedir? Cevap; Eğer Allah kullarının hallerini durumlarını El-Âlim olarak bilmeseydi, hangi varlığın ne ye ne kadar ihtiyaç duyduğundan haberdar olmasaydı onlara nasıl El-Vasi ismi ile genişlik verebildi ki?

El-Hâkim ismi ile beraber zikredilmesinin hikmeti nedir? Cevap; İlmi ile her şeyi eşsiz benzersiz kuşatan Allah, kullarının ve ya varlığın ihtiyacını, derdini, sıkıntısını hikmeti gereğince genişletendir. Mesela; El-Vasi olan Allah, El-Hâkim olarak tecelli etmeseydi meyveler, sebzeler ve kâinattaki her şey ani bir büyüme ve genişleme, genleşme ve yüzey gerilimi yaşardı. Ana rahmine düşen nutfe bir anda canlıya dönüşüp ana karnı ani bir büyüme gösterip patlardı. Fakat Allah, “Vasian Hâkime” hikmete dayalı bir genişleme verdiği için varlığın gelişmesi ve büyümesi de ani değil, bir süreç ve zaman içinde olmaktadır. Allah’ın bir şey ol demesi ve o şeyinde olması değil oluş sürecine girmesindeki hikmette işte budur. Çünkü ayette ol demesi mazi, oluvermesi ise muzari bir fiil kullanılarak anlatılmıştır. Muzari fiil ise, hem şimdiki ve hem de gelecek zamanı kapsayan bir fiildir.

إِنَّمَا قَوْلُنَا لِشَيْءٍ إِذَا أَرَدْنَاهُ أَنْ نَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ (40) 

  16.40 - Biz, ne zaman bir şeyin olmasını istesek, ona sadece "Ol!" deriz ve o (şey hemen) oluverir.”                              

El-Vasi ismini mağfiret ile beraber gelmesinin hikmeti nedir; “Genişlik iki türlüdür; biri madden bir diğeri ise manen olan genişliktir. İşte El-Vasi isminin mağfiret ile beraber gelmesinin sebebi de budur. Yani Allah bizim maddemize değil, aynı zaman da manamıza da genişlik verendir. Manamıza yaptığı en büyük genişlik bizi bağışlamasıdır. Çünkü Rahmeti geniş olan; kulunun günahının çeşidine ve sayısına bakmadan bağışlar. Bu bağışında olabilmesi için rabbimizin vasi’ul mağfira olması gerekir. “Mağfiretinin geniş ve sonsuz olması gerekir.  “vasi-ul mağfira” olarak tecelli eden rabbimiz kulunu bağışlayarak ona genişlik vermiş ve yepyeni bir sahife ile kul verilen bu ilahi krediyi kullanmaya başlar.

          El-vasi isminin geçtiği surelerin tamamı medeni surelerdir. Bu El-vasi isminin Mekke dönemin de tecelli etmediğini göstermez. Bilakis Mekke de çekilen sıkıntı, işkence ve cefalı yılların ardından, Müslümanlar Medine İslam şehrine nail olup, genişliğe kavuştular. Kavuştukları bu imkânlar da El-Vasi isminin tecellisidir. Bundan dolayı El-Vasi ismi medeni surelerde zikredilmiştir. Böylelikle ilk Müslümanlar Medine de elde ettiği genişliği ve imkânları kendi becerilerinin bir sonucu değil, El-Vasi olan Allah tarafından kendilerine verildiğinin şuurunu elde etmiş olacaklardır. İnsanoğlunun elde ettiği tüm imkânlar ve genişlikler El-Vasi olan Allah’ın tecellisidir. Şayet kul bu imkânları El-Vasi olan Allah’tan değil de kendinden ve ya Allah’tan başkasından bilirse ya kendisini ve ya Allah’tan başkasını ilahlaştırmış olur. Bizim sıkıntılarımıza, dertlerimize, amaç ve gayemize ulaşmamızı sağlayacak olan sadece El-Vasi olan Allah’tır.

 

وَلِلَّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَأَيْنَمَا تُوَلُّوا فَثَمَّ وَجْهُ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ وَاسِعٌ عَلِيمٌ (115)

2.115 - Doğu da Allah'ındır, batı da... Ne yana yönelirseniz Allah'ın vecdi (ilim ve kudreti, hoşnutluk ve sevabı) oradadır. Şüphesiz ki Allah(ın ilim ve kudreti) çok geniştir ve O her şeyi bilir.

وَقَالَ لَهُمْ نَبِيُّهُمْ إِنَّ اللَّهَ قَدْ بَعَثَ لَكُمْ طَالُوتَ مَلِكًا قَالُوا أَنَّى يَكُونُ لَهُ الْمُلْكُ عَلَيْنَا وَنَحْنُ أَحَقُّ بِالْمُلْكِ مِنْهُ وَلَمْ يُؤْتَ سَعَةً مِنَ الْمَالِ قَالَ إِنَّ اللَّهَ اصْطَفَاهُ عَلَيْكُمْ وَزَادَهُ بَسْطَةً فِي الْعِلْمِ وَالْجِسْمِ وَاللَّهُ يُؤْتِي مُلْكَهُ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ (247)

2.247 - Peygamberleri onlara; Allah size hükümdar olarak Talut'u gönderdi' deyince, 'O bize nasıl hükümdar olabilir? Hükümdarlık bize ondan daha çok yakışır. Çünkü ona bol servet verilmiş, değildir' dediler. Peygamberleri onlara; Allah onu hükümdar olarak seçerek başınıza getirdi, Ona bilgi ve vücut gücü bakımından üstünlük bağışladı' dedi. Allah mülkünü (egemenlik yetkisini) dilediğine verir, Allah'ın lütfü geniştir ve O, her şeyi bilir.

مَثَلُ الَّذِينَ يُنْفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ كَمَثَلِ حَبَّةٍ أَنْبَتَتْ سَبْعَ سَنَابِلَ فِي كُلِّ سُنْبُلَةٍ مِئَةُ حَبَّةٍ وَاللَّهُ يُضَاعِفُ لِمَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ (261)

2.261 - Allah yolunda mallarını harcayanların durumu, kendisinden yedi başak çıkan ve her başakta yüz tane bulunan bir buğday tohumuna benzer: Allah dilediğine kat kat verir ve Allah her şeyi kuşatan, her şeyi bilendir.

الشَّيْطَانُ يَعِدُكُمُ الْفَقْرَ وَيَأْمُرُكُمْ بِالْفَحْشَاءِ وَاللَّهُ يَعِدُكُمْ مَغْفِرَةً مِنْهُ وَفَضْلًا وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ (268)

2.268 - Şeytan sizi fakirlikle korkutur, (fakir düşeceğinizi söyleyerek sadaka vermekten geri kalmanızı ister) ve size çirkin şeyleri yapmayı emreder. Allah ise size kendi tarafından bağışlama ve lütuf va'adediyor. Şüphesiz Allah(ın lutfu) geniştir, (O) bilendir.

قُلْ إِنَّ الْفَضْلَ بِيَدِ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ (73) يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ (74)

3.73 - Sizin dininize uyandan başkasına güvenmeyin! (dediler.) De ki: "Hidayet Allah’ın hidayetidir. Birine, size verilenin benzerinin verilmesinden veya Rabbinizin huzurunda aleyhinize deliller getireceklerinden ötürü mü (böyle söylüyorsunuz)?, De ki: "Lütuf Allah’ın elindedir, onu dilediğine verir, Allah(ın lütfü) geniştir, (O her şeyi) bilendir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا مَنْ يَرْتَدَّ مِنْكُمْ عَنْ دِينِهِ فَسَوْفَ يَأْتِي اللَّهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُ أَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ أَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِرِينَ يُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَلَا يَخَافُونَ لَوْمَةَ لَائِمٍ ذَلِكَ فَضْلُ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ (54)

5.54 - Ey inananlar, sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah, yakında öyle bir toplum getirecek ki (O) onları sever, onlar da O'nu severler. Müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı izzetli ve onurludurlar. Allah yolunda cihat ederler, hiçbir kınayıcının kınamasından korkmazlar. Bu, Allah’ın bir lütfüdür, onu dilediğine verir. Allah'(ın lütfü) geniştir, (O), bilendir.

وَأَنْكِحُوا الْأَيَامَى مِنْكُمْ وَالصَّالِحِينَ مِنْ عِبَادِكُمْ وَإِمَائِكُمْ إِنْ يَكُونُوا فُقَرَاءَ يُغْنِهِمُ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ (32)

24.32 - İçinizden bekâr olanları ve kadın ya da erkek kölelerinizden (evlenmesi) uygun olacak olanları evlendirin. (Evlenmeye niyeti olanlar) yoksul iseler, (bu sizi kaygılandırmasın,) Allah onları lütfüyle destekleyecektir. Çünkü Allah her şeyin aslını eksiksiz bilen ve lütfü geniş olandır.

وَلَنْ تَسْتَطِيعُوا أَنْ تَعْدِلُوا بَيْنَ النِّسَاءِ وَلَوْ حَرَصْتُمْ فَلَا تَمِيلُوا كُلَّ الْمَيْلِ فَتَذَرُوهَا كَالْمُعَلَّقَةِ وَإِنْ تُصْلِحُوا وَتَتَّقُوا فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ غَفُورًا رَحِيمًا (129) وَإِنْ يَتَفَرَّقَا يُغْنِ اللَّهُ كُلًّا مِنْ سَعَتِهِ وَكَانَ اللَّهُ وَاسِعًا حَكِيمًا (130)

4.129 – 130;  Ne kadar isteseniz de kadınlar arasında (tam) adalet yapamazsınız. Öyle ise (birine) tamamen yönelip ötekini askıda (kocasızmış) gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir, sakınırsanız, Allah bağışlayandır, esirgeyendir. Yok, eğer (eşler) ayrılırlarsa, o zaman Allah bol nimetiyle onların her birini zengin eder (diğerine muhtaç etmez). Allah geniştir, (O) hüküm ve hikmet sahibidir.

الَّذِينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَائِرَ الْإِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ إِلَّا اللَّمَمَ إِنَّ رَبَّكَ وَاسِعُ الْمَغْفِرَةِ

53.32 - Büyük günahlardan ve çirkin fiillerden kaçınanlara gelince, onlar arada bir hataya düşseler de (bilsinler ki) Rabbin bağışlaması geniş olandır.

فَإِنْ كَذَّبُوكَ فَقُلْ رَبُّكُمْ ذُو رَحْمَةٍ وَاسِعَةٍ وَلَا يُرَدُّ بَأْسُهُ عَنِ الْقَوْمِ الْمُجْرِمِينَ (147)

6.147 - Eğer seni yalanladılarsa, de ki: "Rabbiniz bol rahmet sahibidir. Fakat O'nun azabı da suçlu toplumdan geri çevrilmez (gazabı suçluların üzerine bir indi mi, onu kimse geri çeviremez)."

 

 
Eklenme Tarihi : 31.05.2013 14:15:31
Okunma Sayısı : 17930