EN-NÛR
Sonsuz, eşsiz, benzersiz, aydınlatan
Tüm varlığın ışık ve enerji kaynağı olan
Nûr, kaynağı görünmeyen fakat hedefini görünür
kılan çok özel ışık demetidir. Eşyayı görünür kılan ve onun gerçeğini gösteren
ışık manalarına da gelir. Nûr ışıktır, nar ateştir, yani; Celâl nâr tecellisi, Cemâl
nûr tecellisidir. İlahi isimler tabiatı gereği müteşâbihtirler. Allah ise zatı
itibariyle mutlak ğaybtır. İnsan aklı mutlak ğaybı idrak edemez bu yüzden esma
zorunlu olarak mecazdır. Nur ismi bildiğimiz gördüğümüz ışık değildir. Zaten
gördüğümüz ışık ışığın küçük bir bölümüdür. Kur’an’da bu benzetmeler sonsuz
manaları olan mecazlardır. En-Nûr olan Allah gönül gözünü vahiy ile aydınlatır.
Göz için ışık neyse, gönül için vahiyde odur. Rabbimiz gönül gözü görsün diye
vahiy ışığını indirmiştir.
“Allah
göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun sembolü, içinde kandil bulunan bir
ışık mahalli gibidir. O kandil kristal bir fanus içindedir. Öyle bir fanus ki,
sanki inci gibi (parıldayan) bir gezegen. O kandil doğuya da batıya da
ait olmayan mübarek bir zeytin ağacından elde edilmiş bir yakıtla tutuşturulur.
Öyle ışıltılı bir yağ ki, neredeyse ateş değmeden bile ışık saçacak: nûr üstüne
nûrdur! Allah, isteyeni nurunun (peşine takarak) doğru yola iletmeyi diler.
(Nûr 24:35)
Kur’an’da en-Nûr
esmasının Allah’a isnatla tek geldiği ayet bu ayettir. Bu muhteşem ayetin
bizlere ne dediğini bir nebze anlayabilirsek en-Nûr olan Allah’ın güzel esmasıyla münevver (aydınlanmış) oluruz.
Yukarıdaki
ayetin nuzul sebebi olarak, İbn-i Abbas (r.a) tan nakledilen bir rivayette henüz
Müslüman olmamış Dihyetu’l-Kelbi isimli kervan sahibi cuma vakti Medine’ye
girer. Kervanda o zamanın en revaçta icadı olan kandil ve zeytinyağından yapılan
kandil yağı bulunmaktadır. Allah Resulü hutbedeyken kervanın sesini duyan
cemaat bir anda mescidi boşaltır mescitte 7-8 kişi kalır. Bu olay üzerine Nûr
suresi 35. Ayet nazil olur ayetin devamında “nice yiğitler vardır ki, onları
ne ticaret ne de bir (başka) kazanç kapısı Allah’ı anmaktan, namazı
hakkını vererek eda etmekten ve arınmak için verilmesi gerekeni vermekten
alıkoyabilir; onlar kalplerin ve gözlerin dehşetle döndüğü günden korkarlar.” (Nûr 24:37)
Bu olay bir kez daha yaşanmıştır. Cuma suresi 11. Ayet iner ve üslup Nur:35
teki gibi mecazi değil doğrudan mü’minleri uyarır tarzda olmuştur.
Nûr
ismi Medine’de ki İslam cemaati üzerinden tüm dünyaya tüm zamanlara şunu diyor;
Vahyin manevi ışığını, dünyanın maddi ışığına satmayın. Evet, resmimizde; bu
gerçeği kişinin arkasında bıraktığı kandille anlatmaya çalıştık. Allah göklerin
ve yerin Nûru dur. Bu, hakikatin söz meleğine binip ,insan idrakine doğru
birkaç kat alçalmasıdır. Burada manevi bir merkezden varlığın kuşatılması ele
alınmaktadır. Ayetteki Nûr lafzının maddi değil manevi olduğu açıktır. Ayet, vahyin
aşkın ve dünyevi olmayan kaynağına bir atıftır. Ayet ‘Alîm ismiyle bitiyor,
yani; ilim aklın nurudur, iman da kalbin nurudur. İlim ve iman akleden kalpte
buluşursa o insan Nûr isminden pay almıştır.
Resimde kaynağı belli olmayan
ilahi nuru, pencere şeklini verdiğimiz mus’haf’ın içinden geçirerek Münir
(Nurlanmış) bir âdemoğlunu mescidin içinde resmettik. Anlatımın sembolik bir
çizim olması Nûr 35 de ki mecazi anlatımdan ilhamladır.
|