EZ-ZÂHÎR
Aşikâr olan
Varlığı apaçık olan
Kendisini varlıkla ifşa eden
“el-Evvel
ve el-Âhîr’dir; ez-Zâhîr ve el-Batîn’dır; ve O her şeyi en iyi bilendir.” (Hadîd:3)
Z-h-r
kökünden gelen zuhur: Açığa çıkmak, görünmek, meydana gelmek anlamlarına gelir.
O esmasıyla ez-Zâhîr, Zatıyla el-Batîn’dır. Yüce
Allah aynı açıdan hem Zâhîr hem Batîn olmaz. Farklı açılardan Zâhîr ve
Batîn’dır. Fiilleri ile Zâhîr’dir. Zatıyla el-Batîn’dır. Zatıyla gizlinin de
gizlisi, fiilleri ile eylemleriyle görünenin de görünenidir. Şu kâinat Allah’ın
Zâhîr isminin tecellisidir. Bu isim olmasaydı madde özgül ağırlığına sahip olup
karşımıza çıkamazdı. Onun için görünen her varlıkta, Zâhîr isminin tecellisi
vardır. Failsiz fiil, sanatkârsız sanat olmadığı gibi şu muhteşem sanat eseri
olan kâinat da kendini yaratanı işaret etmektedir. Eğer Allah Zatı ile
görünseydi; buna ne insan dayanabilirdi (Zuhurunun şiddetinden dolayı), ne de; gayba
imanın, imtihanın, ödül ve cezanın bir önemi kalırdı. Ayrıca görünenin, ışığa
maruz, sınırlı, maddi bir nesne olması gerekir, oda kesinlikle sonsuz büyük
olan Allah olamaz zaten. O nedenle Allah hayal dahi edilemez. Zira hayaller de gördüğümüz
objelerin birer ürünüdür.
Özetle:
Ne ki aklına geliyor o Allah değildir. Allah, her yarattığı şeye bir görünen
yüz (zâhîr) bir de görünmeyen taraf (batîn) takdir edendir. Dünya-ahiret,
beden-ruh beyin-akıl vb. İnsanda akıl vardır ancak onu göremiyoruz. Kişinin
yaptığı davranış ve sözlerinden akıllı olup olmadığını anlıyoruz. Bedeni
görüyoruz ruhu göremiyoruz, hastalığı görüyoruz ancak bir alet olmadan buna
sebep olan mikroorganizmaları göremiyoruz. İman görünmez, ancak o imanın
varlığı harekete geçirdiği mü’min üzerinden görünür. İslam zâhir’dir, iman
batîn’dır. Ayetlerin lafzı zâhîr’i, maksadı batîn’ı temsil eder, mana ise bu
ikisi arasındaki köprüdür. Muhkem zâhîr, müteşâih batîn’dır. Müteşâih’i anlamak
için muhkemi bilmek zorunludur. İnsan idrakinin ez-Zâhîr’i anlaması için
el-Batîn, el-Batîn’ı anlaması için ez-Zâhîr’in varlığı zorunludur.
|