FİL SÛRESİ
أَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَبِأَصْحَابِ الْفِيلِ
1- Rabbinin fil ashabına neler yaptığını, görmedin mi?
Ashâb-ı Fil tamlaması “fil arkadaşları” manasındadır. Sûre, MS. 553'te Yemen valisi iken sonradan bağımsızlığını ilan ederek Yemen kralı olan Ebrehe’nin Mekke’ye düzenlediği hareketin ve fillerden oluşan ordusunun mağlubiyetini konu almaktadır. Olay Hz. Muhammed’in doğumundan önce gerçekleşmiştir.
Keyfe, soru edatıdır. Nasıl demektir. Burada fil ashabına nelerin nasıl yapıldığına dikkat çekilmiştir.
Feale fiili yapan manasındadır. Burada fail Allah’tır. Enfal:17'de “Attığın zaman da sen atmadın ve lakin Allah attı” denmektedir. Kur’an’ın genel üslubu gereği başarı, galibiyet, hayır Allah’tan; mağlubiyet ve şer kişinin kendi elleri ile yaptıklarındandır. Bu nedenle Fil ordusunun helâkinde de Allah’ın müdahalesinin doğrudan değil insanların eli ile olduğu unutulmamalıdır. Kur'an'ın bu üslubu sürekli göz önünde bulundurulmalıdır. (Hac:40) Ebrehe gibi kibir ile sinsi plan kuranların sünneti ile alâkalı Bkz. Fatır:43
-------------------------------------------------------------------
أَلَمْ يَجْعَلْ كَيْدَهُمْ فِي تَضْلِيلٍ
2- Onların plânlarını boşa çıkarmadı mı?
Dönemin iki süper gücü Bizans ve Pers imparatorluklarıdır. Hristiyan olan Ebrehe Bizans yanlısı iken Mekkeli müşrikler, putperest ve zerdüşt Pers yanlısıydı. Arap kabilelerinin Mekke'de toplanmasına ve Arapların Kâbe etrafında tavaf edip putlara tapınmaları ile sağlanan Pers-Arap birliği dağıtılmalıydı. Plânının ilk aşaması Kâbe’nin yok edilmesidir. Ebrehe, Bizans ile anlaşarak Arapların ilgisini ve Kâbe’ye akan dini, ticari gelirleri Yemen'e çevirmek için Yemen’in San'a şehrinde "Kulleys"isimli bir kilise yaptırmıştır. Tekâsür ve gösteriş peşindeki Ebrehe kilisenin yapımı için o günün şartlarına oranla dünyanın en iyi mermer ve kıymetli taşlarını kullanmıştı. Fakat insanlar, Kulleys kilisesine iltifat etmemişler,özellikle Araplar Kâbe’nin etrafında toplanmaya ve orada ibadet etmeye devam etmişlerdir. Ebrehe, müşrik birkaç bedevinin kilisesini kirletmesini ve ona saygısızlığı bahane ederek içinde fillerin de olduğu büyük bir ordu ile harekete geçer. Âyet bu nedenle görünmeyen sinsi plâna atıf yapmaktadır. 60 bin kişilik Ebrehe ordusuna karşı Kâbe’de putları bulunan Arap kabilelerinden müteşekkil 12 bin kişilik bir ordu oluşturulmuştur. Bu toplama ordu Mekke’nin dağlarına çekilmek zorunda kalmıştır. Fil ordusuna, el-Muğammes vadisinde konakladığı anda saldırı başlamıştır.
-------------------------------------------------------------------
وَأَرْسَلَ عَلَيْهِمْ طَيْرًا أَبَابِيلَ
3- Ve onların üzerine peş peşe uçan düzenli gruplar gönderdik.
Ebâbil; bölük bölük, alay alay, gurup gurup, peş peşe, birbiri ardınca, katar katar, fırtına gibi, cemaat, topluluk demektir. Araplar“Develerin grup grup gelmesine” “Câet ibilike ebâbile” derlerdi. Ebabil hakkında bazı âlimlerin görüşleri şöyledir: Abdullah b. Mesud’a göre “bölük bölük”tür. Abdullah b. Abbas ve Dahhak’a göre “birbirini takip edenlerdir.”Mücahid’e göre “bir araya toplanmış, birbirini takip eden, bölük bölük”tür.
Tayran, havada uçan kanatlı kanatsız, canlı cansız her şeydir. Tare, fiil olup “uçtu” demektir. Tayr’ın ille de kanatlı olması şart değildir.Zira En’âm 38’de kanat ayrıca zikredilir. Havada bulutlar da uçar, kuş ve sinek de uçar. Ayrıca bakteriler, tohumlar, atılan oklar ve mızraklar da tayr kapsamına girer.
Mekke’ye 45 km uzaklıkta yorgundüşmüş ordunun üzerine dağlara çekilen gruplar/ebabil havadan/tayran peş peşeve düzenli olarak ne atıyorlardı? Bu sorunun cevabını da bir alttaki ayettenokumaktayız.
-------------------------------------------------------------------
تَرْمِيهِم بِحِجَارَةٍ مِّن سِجِّيلٍ
4- Pişmiş taşları isabet ile atıyorlardı.
Termîhim, remyün mastarından türetilen “fiil-i muzari, müfret,müennes” bir kalıp olarak alınmıştır. Fiilin kök anlamı atmaktır. Taş atmak, ok atmak gibi işler “remy” ile ifadeedildiği gibi, mermi kelimesi de bu kökten türetilmiştir.
Es-siccîl, üzerine yazı yazılan her şey veya “tescil” köküne nisbetle ''kayıtlı, adrese teslim, güdümlü'' mânasına gelir. Bu mânadan dolayı“isabet ile atıyorlardı” ifadesinin meale yansıtılması en doğru seçenek olarak gözükmektedir.
Hicaratin, bölgede sıklıkla bulunan volkanik taşlardır. Bu taşlar yüksek sıcaklıktaki lavların hızlıca soğuması sonucu keskin ok ve mızrak ucu yapmaya uygun taşlardır. Volkanik ok ucu yüzlerce yıl boyunca başta obsidiyen olmak üzere birçok taş türünden elde edilmiştir. Yerel halk bu tekniği yıllar içinde geliştirmiştir. Bölgeyi iyi bilen atlı okçular, daha ağır hareket eden ordulara karşı başarılı olmuşlardır. Okların ucuna takılan volkanik taşlar yılan ve akrep zehri ile ölümcül bir silaha dönüştürülüyordu.Düzenli timler, savruk gruplara üstün gelir. Rabbimizin bu yasası Bakara 249'da Talut ve Calut örneği ile şöyle ifade edilmiştir “Nice az bir topluluk, Allah’ın izniyle çoklara gâlip gelmiştir. Ve Allah, sabredenlerle beraberdir.”
Stratejik önemi olan Mekke, Yemen hükümdarları tarafından Ebrehe’den önce de kuşatılıp ele geçirilmek istenmiştir. Ancak Mekke’ye hâkim olan Huzalılar bu uğurda gerilla savaşı yaparak Kabe’nin yıkılmasını önlemişlerdir. (Erzaki)
El-Muğammes vadisine konaklayan Ebrehe'nin ordusunu kuşatan müşrik grupların, grup grup düzenli ve seri olarak,art arda uçları volkanik taşlarla sağlamlaştırılmış oklarla bir anda yüzlerce oku havadan Ebrehe ordusuna attıkları anlaşılmaktadır. Böylece büyük bir kısmı kırılan, bir kısmı sağ kalan ordunun üstten görünümü aşağıdaki âyette de belirtildiği gibi yenmiş ekin yaprağı gibi olmuştur.
Kuran'a gerçek hayat, tarih ve tabiat penceresinden makul ve mantıklı bir perspektifle bakıldığında görülecektir ki, sanıldığı gibi olağanüstü ve mucizevî değil, son derece olağan ve tekrarı mümkün bir olayla karşı karşıyayız. Elbette bu durum, fil olayının etkisini ve önemini azaltmaz. Allah'ın orduları sayısızdır ve bilinmez. “Ve eğer, Allah’ın insanları birbiriyle deffetmesi olmasaydı, mabetler, kiliseler, havralar ve içinde Allah’ın isminin çok zikredildiği mescidler mutlaka harap olup yıkılırdı” Hac:40 İşte Kuran'ın, insanları birbirleriyle deffederek yıkılmaktan kurtulduğunu söylediği mescit/beyt Fil vak'asında müşrikler eliyle yıkılmaktan kurtulmuştur. Elbette Allah'ın yıkılmaktan kurtarmasını, insanların sahiplenme duyguları sonucu kurtarması olarak anlamak gerekmektedir. Abdulmuttalib'in "Bana develerimi verin Kâbe'nin rabbi Kâbe'yi koruyacaktır." sözünde bahsettiği “rabb” ifadesini Yusuf 42'de de okumaktayız. Hz. Yusuf zindan arkadaşına “Rabbinin/efendinin yanında beni an!”derken de aynı maksatla rabb kelimesini kullanmıştır. Abdulmuttalip sözünü,Kâbe'nin o günkü “sahipliğini/efendiliğini yapanlar onu korurlar” şeklinde okumak yerine Allah’a ve mucizelere bağlama cazibesi ve tutkusu âyetlerin doğru anlaşılması noktasında en büyük engel olarak önümüzde durmaktadır. Haddizatında Allah, Kur'an'da özel olarak Kâbe'yi koruyacağını da vaad etmemiştir. Bilindiği gibi Kâbe gerek Kur’an’da nönce gerek sonra birçok kez yıkılmış ve yeniden yapılmıştır. Kudüs valisi Haccac bin Yusuf’un Kabe’yi mancınıkla yıkması ile Ebrehe’nin yıkma teşebbüsü arasında niyet olarak hiçbir fark olmamasına rağmen birinin başarıp diğerinin başaramamasının tek sebebi Allah’ın değişmez yasalarına, bir bakıma savaş stratejilerine göre hareket edip etmemekten kaynaklanmaktadır.
-------------------------------------------------------------------
فَجَعَلَهُمْ كَعَصْفٍ مَّأْكُولٍ
5-Böylece onları yenmiş ekin yaprağına çevirdi.
Bu ifâdeden kurtulanların ve yaralıların da olduğu anlaşılmaktadır. Ordu bütünlüğünü kaybetmiş delik deşik bir halde dağılmıştır. Ebrehe’nin de dönüş yolunda veya sarayında öldüğüne dair rivayetler bulunmaktadır.
Bu sûrenin işareti ile Hz.Muhammed Uhud dağına okçular yerleştirmiş; ancak ganimetten dolayı bu stratejik hamleden beklenen sonuç alınamamıştır.
Fil sûresinden anladıklarımız bunlar olmakla birlikte en doğrusunu Allah bilir.
-------------------------------------------------------------------
|