يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَنفِقُواْ مِمَّا رَزَقْنَاكُم مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِيَ يَوْمٌ لاَّ بَيْعٌ فِيهِ وَلاَ خُلَّةٌ وَلاَ شَفَاعَةٌ وَالْكَافِرُونَ هُمُ الظَّالِمُونَ

Ey iman edenler! Kendisinde hiçbir alış verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin bulunmadığı bir gün gelmeden önce, size verdiğimiz rızıklardan (Allah yolunda) harcayın. Kâfirlere gelince, onlar zalimlerdir ta kendileridir. (Bakara: 254)



.





GENÇLİK VE TOPLUM

GENÇLİK VE TOPLUM

Gençlik çağı ömrümüzün en önemli dönemidir. Çünkü bu dönem en dinamik ve güçlü olduğumuz dönemdir. Bu dinamizmin nereye harcandığı ve nasıl geçirildiği önem arzetmektedir.
Ayrıca gençlik dönemi “Delikanlı” tabiriyle ifade ettiğimiz heva ve heveslerin en çok kaynadığı bir dönem olması hasebiyle kontrolün zor olduğu bir dönemdir. Bu zorluğa rağmen kendimizi kontrol edip ömrümüzün en değerli kısmını hayatı bize bahşeden Allah yolunda geçirebilmek çok büyük bir önem taşımaktadır. Çünkü bundan sonraki yaşlılık döneminde insan bir bakıma mecburen Allah’a yönelmektedir. Cami cemaatinin genelde yaşlılardan oluşmasının nedeni budur.

Gençlik çağını ergenlikten itibaren başlatacak olursak, ergenlik çağının aynı zamanda sorumluluğun başladığı bir çağ olması hasebiyle ayrıca ele alınması gereken bir dönemdir. Rabbimiz İnsan süresinin 1. ayetinde, insanın üzerinden onun henüz kayda değer olmadığı bir zaman diliminin geçtiğini söylüyor. Bu kayda değer olmayan zaman dilimi ergenliğe kadar olan çocukluk dönemidir. Çünkü çocukluk dönemi hem Allah’ın, hem de insanların “çocuktur, kusuruna bakılmaz” şeklinde ifade edebileceğimiz kayıt dışı bir dönemdir. Bir başka ifade ile henüz amel defterinin/sorumluluğun olmadığı bir dönemdir.
Bu kayıt dışı dönem geçip de ergenlik dönemi başlayınca her anne ve baba çocuğunu karşısına alıp ” Bak yavrum! Bugüne kadar çocuktun, artık çocukluktan çıktın. Bugüne kadar kayda değer bir varlık değildin, bu yüzden kaydın tutulmuyordu. Artık bu aşamadan sonra kayda değer/kaydı tutulan bir varlık oldun. Bu yüzden ne yaparsan kaydın tutuluyor. Kısaca imtihanın başladı, bunun farkında olmanı istiyorum…” demelidir.
Gençlik bir toplumun geleceğidir. Bundan dolayı bir toplumun gençliğine bakarak onların geleceği hakkında kanaat sahibi olmak mümkündür. Bu açıdan batı toplumlarına baktığımız zaman onların geleceklerinin olmayacağını söyleyebiliriz. Çünkü onların gençleri yok. Onlar çocuk sahibi olmak istemiyorlar. Onlar Allah’a kavuşma ve ahiret gerçeğini kaybettiklerinden dolayı bu dünya hayatını yaşamaya odaklandılar. Kısaca bu hayatı yaşamaya ayak bağı olacak her şeyden uzak duruyorlar. Bu yüzden yanlarında çocuk yerine hayvan besliyorlar.
Aslında onların bu hale gelmelerinin asıl sebebi Allah’tan bağlarını kesip imani olan her şeye karşı düşmanlık beslemeleridir. Bu yüzden Allah onları çocuk sevgisinden mahrum bırakmak suretiyle arkalarını kesti. Çünkü bir toplumun arkası çocuklarla devam eder. Eskiden Allah böyle kavimleri toptan helak etmek suretiyle arkalarını kesiyordu. Yani haritadan siliyordu.
“Kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında onlara her şeyin kapısını açtık; kendilerine verilene sevinince ansızın onları yakaladık da umutsuz kalıverdiler. Alemlerin Rabbi Allah’a hamdolsun ki, zulmeden milletin kökü böylece kesildi”(Enam/44,45)
Allah, günümüzde imana düşmanlık eden toplumların arkasını farklı şekillerde kesiyor. Batı toplumları bu konuda çok çarpıcı bir örnek olarak gözümüzün önünde duruyor. Batıda nüfus her geçen gün azalıyor. Buna bağlı olarak aile kavramı çözüldü ve dağıldı. İnsanlar arası bireysel ilişkiler koptu. Batı insanı kendisinden başka kimseyi düşünemez hale geldi. Toplumsal çürüme hızla derinleşiyor.
Batılı siyasetçiler toplumlarındaki bu çözülmeyi ve erimeyi tüm teşviklere ve çabalara rağmen toparlayamıyorlar. Kısaca Allahtan bağını kesen batı toplumu her geçen gün eriyor ve helake doğru ilerliyor. Şu ayet batının bu haliyle ne kadar da örtüşüyor!
” Yahut da kendilerini korkuta korkuta, eksilte eksilte alıvermesinden emin mi oldular? Demek ki Rabbiniz çok şefkatli, çok merhametlidir.”(Nahl/47)
Çok ilginçtir, yukarıdaki ayette geçen “tehavvüf” kelimesi, bir şeyi korkuta korkuta, eksilte eksilte tedrici olarak yok etmek anlamına geliyor. Batı toplumu ya Allah ile kopardığı bağını tekrar kuracak veya bu şekilde tedricen helak olacak! Ya da özellikle ülkesine göçmen kabul eden batı ülkeleri zamanla başka bir topluma dönüşecek. Çünkü kendileri azalırken ülkelerinde yaşayan göçmen topluluklar çoğalıyor. Bu durum bir toplumun yavaş yavaş helak olmasının modern versiyonudur.
Kevser süresinin son ayeti olan “İnne şânieke hüvel ebter: Ey Muhammed! Sana düşmanlık eden kimse var ya! Asıl soyu kesik olan odur”(Kevser/3) ayetini klasik tefsir anlayışında olduğu gibi Peygamberimizin erkek çocukları öldüğünde “Artık Muhammed’in soyu kesildi. Çünkü erkek çocukları kalmadı” diyen kimseler hakkında anlamak ayetin manasını daraltmak olur.
Ayeti günümüzün aklıyla anlamaya çalıştığımız zaman Peygamberimiz yerine onun temsil ettiği iman davasını anlamak bizi daha güzel bir manaya götürür. Böyle aldığımız takdirde ayetin manası şöyle olur: İmana düşmanlık ederek Allah ile bağını kesen kimseler var ya, asıl arkaları kesilecek olan ve gelecekleri olmayacak olanlar bunlardır.
Batı toplumları buna çok güzel bir örnektir. Ancak Allah, bu arkalarını kesme işini önceki kavimlerde olduğu gibi birdenbire değil de, günümüzde olduğu gibi yavaş yavaş eriterek yapıyor.
Tekrar konumuz olan gençlik konusuna dönecek olursak, bir toplum geleceğinin olmasını, hem de sağlam ve köklü bir toplum olmasını istiyorsa Allah ile bağını koparmayacak. Allah’ın ilahi eğitim müfredatı olan Kitabına/Kur’ana baktığımızda öncelikli olarak bir toplumun temelini teşkil eden aile yapısına çok önem verdiğini görüyoruz.
Mesela; “sadece Allah’a kulluk edeceksiniz” emrinden hemen sonra anne baba ile ilişkilerin düzenlenmesi, onlara “öf” bile dememe(İsra/23,24)emrinin gelmesi, Lokman süresindeki çocuk eğitimine dair ayetler(12-19), inanmış olan kimselerin zürriyyeti iman konusunda kendilerine tabi olmuşsa, yani bir aile iman temeli üzerinde yürümüşse Allah’ın bunları cennette bir araya getireceğinin söylenmiş olması(Tur/21), Hz. Nuh’un iman etmeyen oğluna “O benim ailemdendi” demesi karşısında Rabbimizin “O senin ailenden değildi, çünkü o salih olmayan bir davranış sergilemiştir(İnnehü amelün ğayrü salih)” buyurması (Hud/45,46) anne babaların salih çocuklar yetiştirmesi ve neticede sağlam bir aile yapısının oluşturulması noktasında çok önemli talimatlar içermektedir.
Güzel nesillerin ancak sağlam aile yapıları içerisinde yetiştiğini, bir toplumun da ancak sağlam aile yapılarıyla oluşturulacağını bilen bizler Allah’ın Resulünün bir hadisinde, kıyamet günü insanlar sıkıntı çekerken Allah’ın arşının gölgesinde barınacak yedi sınıf kimseden biri olarak saydığı üzere “Gençliğini Allah yolunda geçiren kimse” ler yetiştirmek istiyorsak, yukarıda söylediklerimizi bir bütün halinde ele alıp hareket etmek zorundayız. Böyle hareket etmek hem bizim dünya hayatımızın düzenli ve huzurlu olmasını sağlayacak, hem de ahiret hayatındaki kurtuluşumuzu temin edecektir inşallah!
Bugün gençliğin özgürlük naralarıyla nasıl Allah’tan kendisini kopararak başıboşluğa sürüklendiğini kaygıyla izlemekteyiz. Allah’tan kopuk batının hiç bir sınır tanımadan canının istediğini yapmaya çalışması ve üstelik bunu bir insan hakkı olarak kulağa hoş gelen özgürlük ambalajı içinde sunması, günümüzün gençliğini ciddi şekilde etkilemektedir. Bu durumda kendini Allah’a hesap vermekten kurtaran genç, anne babasına ve sana bana mı hesap verecek? Bu durum gerçekten çok kaygı verici bir durumdur.
Günümüzün gençliği çoğu itibariyle maneviyattan yoksun, hazları peşinde koşan, herhangi bir hedefi olmadığı için anlık veya günlük hareket eden, sorumluluk duygusu taşımayan, zamanını ona buna tivit atan ve ondan bundan gelen tivitleri takip etmekle geçiren, evlilik gibi ulvi duygulardan her geçen uzaklaşan, bu yüzden geç evlenen, evlense bile genelde yürütemeyip kısa sürede boşanan bir gençlik…
Kur’anın penceresinden bu duruma bakacak olursak, gerçek ilah olan Allah’tan kendisini kopartan insan bu haliyle kendini ilah edinmiştir. Bu hal insanın ilahlaşmasından başka bir şey değildir. Bu konuda Rabbimiz şöyle buyurmuştur:
“Kendini ilah edinmiş, bilgisi olduğu halde Allah’ın şaşkınlığı üzere terkettiği, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözünü perdelediği kimsenin halini bir düşünsene! Onu Allah’tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hala düşünüp ders almayacak mısınız?”(Casiye/23)
Şu ayet insanın Allah ile ilişkileri kopardıktan sonra ne hale geldiğinin resmidir:
“Onlar ki(fıtrat) sözleşmesinden sonra Allah’ın (aldığı) sözü bozarlar, Allahın kurulmasını emrettiği bağları kesip koparırlar ve yeryüzünde ahlaki çürümeye neden olurlar işte bunlardır hüsrana uğrayanlar”(Bakara/27)
Demek ki insan Allah’sız yapamıyor. Ey insan oğlu! Artık şunu anla: Ya Allah ile varsın,
ya da yoksun!
Hasan Eker
25.05.2014-Elazığ

 
Eklenme Tarihi : 21.12.2014 14:53:46
Okunma Sayısı : 3399