فَإِن زَلَلْتُمْ مِّن بَعْدِ مَا جَاءتْكُمُ الْبَيِّنَاتُ فَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

209- Hakikatin apaçık belgeleri size geldikten sonra şayet siz yine (Haktan) kayarsanız biliniz ki hiç şüphesiz Allah her şeye gücü yeten, hükmünde tam isabet edendir. (Bakara:209)



.





KADR SÛRESİ


KADR SÛRESİ

إِنَّا أَنزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةِ الْقَدْرِ

1- Muhakkak ki Biz O’nu Kadir gecesinde indirdik.

Âyetteki “Biz” ifadesi meleklerin de bu süreçte kullanılmasına binaen tercih edilmiş olabilir. İnzal, indirmek manasına gelir. Bu kelimeyle aynı kökten gelen nüzul; yüksekten aşağı inmek, düşmek demektir. Tenzil ise inişin sürekliliğine işarettir. Kur’an için kullanıldığında parça parça, yani âyet âyet, sûre sûre inişe vurgu yapılmaktadır.

''Tenzil''den bahsedildiğinde vahyin indirilişine, Allah’tan gelişine, asıl kaynağına atıfta bulunulurken; ''inzal''den bahsedildiğinde içeriğine, kadir ve kıymetine, metod ve hükümlerine atıfta bulunulduğunu söyleyebiliriz.

İnzal edilenin tebliğ edilmesine risâlet denir. İş vahyin tenziliyle bitmiyor, onun bir de insanlara ulaştırılması gereklidir. Tıpkı Allah'ın tenzil ettiği yağmur gibi (Bakara:22). Yağmur asıl kaynağından insanlara ulaşıyor, fakat insan yağmurun suyunu kullanıp, işlemeli ki faydasını görsün. Kuran'ın tenzili denirken, vahyin asıl kaynak olan Allah ile Nebi arasındaki dikey ilişkisi ortaya koyulur. İnzalde ise Resûl ile insanlar arasındaki yatay ilişki, tebliğ faaliyeti kastediliyor denilebilir. Kadir sûresinde vahyin hayata bakan yönü ve önemi dile getirileceği için inzal kullanılmıştır.

Leyl, Kur’an-ı Kerim’de 90 yerde geçer ve “gece” mânasına gelir. Kur’an, geceyi bildiğimiz manada kullandığı gibi manevî karanlık ve bilinmezlik anlamında da kullanır. Dünya, ahirete oranla imtihanın yaşandığı gece gibiyken; ahiret, imtihan perdesinin kalktığı, her şeyin ayan beyan ortaya çıktığı gündüze benzer. Kur’an bizzat, kendisinin gece inmeye başladığını haber veriyor. Ayrıca Kur’an kendisinden, cahiliye karanlığından âhiret sabahına çıkana kadar yol gösteren bir nur olduğundan da bahseder. “Sizi karanlıklardan nura çıkarmak için kuluna açık âyetler indiren O’dur. Ve muhakkak ki Allah, sizin için elbette Rauf’tur, Rahîm’dir.” Hadid:9

Kadr; bir şeyin miktarını, değerini ve sonucunu belirtir. Allah’ın el-Kadîr diye bir esması da vardır. Manası, her şeyi yapmaya kudreti yeten, her şeye bir ölçü/kader takdir eden, her şeyin kadrini/kıymetini/değerini belirleyen demektir. Sûrede geçen kadr, “ölçü”mânasına gelir. Bu değer ve ölçünün miktarını, el-Kadîr olan Allah 3. âyette bin ay olarak takdir edecektir.

----------------

وَمَا أَدْرَاكَ مَا لَيْلَةُ الْقَدْرِ

2- Ve 'Kadir Gecesi'nin ne olduğunu bilir misin?

İdrak, bir şeyi en özel nitelikleri ile ve bir bütün olarak kavramaktır. İlim, idrake göre daha geniş bir kullanıma sahiptir. Dildeki asıl kullanımı itibariyle idrak kelimesi,  “bir şeyin olgunlaşması ve tam olması” anlamına gelir. “İdrakussemere” meyvenin olgunlaşması, ''idrakulgulam'' çocuğun ergenlik çağına erişmesi demektir. Bilginin olgunlaşmasıyla idrak gelişir.Bilinen şeyin idraki, onun değerinin/ kadrinin/ kıymetinin anlaşılmasına bağlıdır.

Allah Resûlü kendisine inen vahyi ne zaman ve nasıl aldığını çok iyi biliyordu; ancak Allah Resûlü'nün, bu bilginin insana ne kazandıracağı veya hayatı nasıl dönüştüreceğine dair idrakinin henüz tam gelişmediğini “Ne olduğunu bilir misin?” sorusundan anlamaktayız.

Kuran-ı Kerim’in neresinde, “Sen bilir misin?” (ve mâ edrake) sorusu gelmişse mutlaka yüce Allah bu soruyu devam eden âyetlerde cevaplamıştır. (Bkz. Beled:12,Karia:10, Mütafifin:8, Kadr:2 vd.) Ancak “Sen nereden bileceksin?” (ve mâyudrike) diye kullanılmışsa, devamında bir bilgi verilmemiştir. (Bkz.Abese:3, Ahzap:63, Şura:17)

----------------

لَيْلَةُ الْقَدْرِ خَيْرٌ مِّنْ أَلْفِ شَهْرٍ

3- Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır.

Elf, bin demektir. Çokluktan kinaye olarak da kullanılır. Mesela Bakara 96'da “...bin sene yaşasa da…” kullanımında olduğu gibi. Ancak bin rakamı şehr’e (aya) izafe edildiğinde daha derin bir manaya delalet edebilir. Eğer sadece kinaye olsaydı bin ay yerine bin seneden (minelfi senetin) veya bin asırdan (min elfi asrin), hatta tüm zamanlardan (minelfi dehrin) şeklinde gelebilirdi. Buradaki kullanımın çokluktan kinaye değil, seksen üç küsurluk bir zaman olması daha muhtemeldir. O da, iyi şartlarda yaşayan bir toplumun ortalama yaşam süresine denk gelmektedir. Peki neden vahiy ile buluşulan o karanlık gece bir ömürden hayırlıdır? Zira ortalama bir ömürde huzur ve selamet için edinilen tecrübe ve bilgiyi, bu tecrübenin oluşturduğu melekeleri, hayatın amaç ve rûhunu, vahiy muhatabına çok hızlı ve kısa bir sürede kazandırarak, belagati yüksek bir üslupla, onu karanlıktan aydınlığa çıkaracağını vaad etmektedir.

----------------

تَنَزَّلُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ فِيهَا بِإِذْنِ رَبِّهِم مِّنكُلِّ أَمْرٍ

4- Melekler ve rûh bütün emirler için Rabblerinin izniyle onda sürekli inerler.

Meleğin çoğulu melâikedir. “Melk” den türemiş olan kelimelerin ortak mana yönü, güç, kuvvet ve kudrettir.

Rûh kelimesi Kur’an-ı Kerim’de 21 yerde;“rûhu’l-Kudüs” 4 yerde, rûh kelimesi ile aynı kökü paylaşan kelimeler de toplam olarak 57 yerde geçer. Kadir sûresinin bağlamı vahiydir. Kur’an muhatabına yaşama amacı ve anlamı katan vahyedilmiş bir rûhtur. “Ve işte böylece sana emrimizden bir rûh vahyettik. Ve sen, kitap nedir ve îmân nedir bilmiyordun velâkin O'nu “nur” kıldık. Kullarımızdan dilediğimizi O'nunla hidayete erdiririz…” Şura:52

Tenezzelü kelimesinin aslı tetenezzelü ‘dür. Kelimenin kullanıldığı “Tefa’ul” kalıbı, gramer yapısı itibariyle bir iş, oluş ve hareketin tekrar edip duran bir süreç olduğunu, bir olaydan sonra o olayın üst üste tekrarlandığını anlatır. Tefa’ul kalıbının bu anlam özelliğinden dolayı tenezzelü ifadesinin “Melekler iner, sonra yine iner, sonra yine iner…” ya da“…inmeyi sürdürür…” şeklinde anlaşılması gerekir. Bu nedenle meleklerin rûh ile bütün emirler için inmesi bir zaman dilimini aşan bir kullanımdır. Zaten Fussilet suresi 30'da “Muhakkak ki: 'Rabbimiz Allah’tır.' deyip, sonra istikamet üzere olanlara melekler inerler…” buyrulması aslında meleklerin inişinin devam ettiğini ifade etmektedir. Allah’ın sünnetine, ilahi emirlere uygun yaşayarak istikamet üzere olanlara melekelerin tenezzül edip itaat/secde etmesi de düşünülmelidir. Zira Kur’an’da rûh üfleme ile meleklerin Hz. Adem’e secde etmesi/itaati farklı bağlamlarda anlatılmıştır. Bunlardan biri de Bakara 30’dur.''Ve Rabbin meleklere: “Muhakkak ki Ben yeryüzünde bir halife kılacağım.” demişti. (Melekler de): “Orada fesat çıkaran ve kan döken birisini mi (halife) kılacaksın? Biz Seni, hamd ile tesbih ve seni takdis ediyoruz.” dediler. (Rabbin de): “Muhakkak ki ben, sizin bilmediklerinizi bilirim.” buyurdu.” Allah bildirmeden melekler gaybı bilmediği için Allah meleklere haber veriyor. Zira melekler yeryüzünün halifeliğinde insana yardımcı olacaklardır. Meleklerin Âdem'e secdesi, eşyanın melekûtunun Adem’in emrine musahhar kılınmasıdır. Bu da ancak ilahî bilgi olan rûhla beşerin desteklenmesine bağlıdır. İnsanlığın kaderini değiştiren ve hayata bir anlam ve değer katan bu müdahale, ilahi bilgi olan rûhtan uzak yaşanmış bir ömürden çok daha kıymetli ve değerlidir.

Özetle, Allah’ın izni Allah’ın sünnetidir, yani yasalarıdır. Bu yasalara uygun davrananlarda ilahi bilgi melekeye dönüşerek hayata bir rûh/anlam ve amaç katar. Vahiy melekeye dönüşürse kıyametin fecrine kadar hayatınızda selam, barış, sulh hâkim olacaktır. Çünkü…

----------------

سَلَامٌ هِيَ حَتَّى مَطْلَعِ الْفَجْرِ

5- O selamdır, fecrin doğuşuna kadar.

Selâm; barış, huzur, esenlik, saadet, manalarını kapsar. Bu selamete ulaşmanın şartı Rabb'in iznidir. O izin, Allah’ın emir ve yasalarına uygun davranmaya bağlıdır. Allah’a iman etmemiş birinin dahi fıtratına uygun yaşadığı, Allah’ın yasakladığı kötülüklerden uzak durduğu ve iyiliği de yaydığı ortam barış ve selamet ortamı olacaktır. 1, 4 ve 5. âyetlerde ''onu, onda ve o'' zamirleriyle kastedilenin vahiy olduğu anlaşılmaktadır. Esasen bu üç zamirle vurgulanan; vahyin bir yer, zaman ve insana inzal olduğunda o yer, zaman ve insanı nasıl değerli bir hâle getirdiğidir. Kadir Gecesi de bu değerini vahiyden almaktadır. Yoksa yer, zaman ve insanın tek başına bir değeri yoktur.

Fecr, gece karanlığının yırtılıp sabahın ilk beyazlığına denir. Dünya, imtihan gereği geceyi yaşarken son saat ile bu perde yırtılıp, ahiretin sabahı her şeyi ayan beyan ortaya çıkaracaktır. O zamana kadar iç ve dış, bireysel ve toplumsal selamet, barış ve huzura hızlı ve etkili kavuşmanın yolu ilahî bilgi olan rûhun inzalini kabul etmektir.

----------------

 


 
Eklenme Tarihi : 23.9.2018 22:26:49
Okunma Sayısı : 3666