وَمِنَ النَّاسِ مَن يَشْرِي نَفْسَهُ ابْتِغَاء مَرْضَاتِ اللّهِ وَاللّهُ رَؤُوفٌ بِالْعِبَادِ

207- Ama insanlardan öylesi de vardır ki, Allah'ın rızasını kazanmak için kendisini (hakka) satar (feda eder): Hiç şüphesiz Allah, kullarına karşı çok şefkatlidir. (Bakara:207)



.





EL-HAY

EL-HAY

Mutlak diri

Ebedi hayat sahibi

Her canlıya hayat veren.

 

“Elif-lam-mim! Allah, kendisinden başka ilah olmayan, mutlak diri (El-Hay), hayatın ve varlığın kaynağı ve dayanağıdır.(Kayyum)” (Âl-i İmran 3:1-2)

 

Ahiret, Allah’ın Hay isminin en büyük tecellilerinden biridir. Kur’an’da dünya hayatına dair anlatılan tüm bahar tavsiyeleri, sözü ahiretteki yeniden dirilişe getirmek için anlatılır. Şu ayet bir örnektir:

 

 “İyi bilin ki Allah, ölümünden sonra toprağa can verir. İşte aklınızı kullanabilesiniz diye ayetlerimizi size böyle açıklamış bulunuyoruz.” (Hadid 57:17)

Bununla denilmek istenen şudur: Dünyadaki bahar ölümden sonra dirilişin maddi ve nakıs bir numunesidir. Fakat birde son saat ve kıyamet kışını takip eden ahiretin baharı vardır. Çıplak dallardan oluşan bir ağaç nasıl yeşerip çiçeğe, yaprağa ve meyveye duruyorsa, gün gelecek ölen insanlarda öyle canlanacak ve ilahi huzurda hesap vermek için toplanacaktır. İçerisinde el-Hay isminin geçtiği şu ayet, bu ismin tecellisinin ahiretteki boyutunu haber verir:

 

“Her şeyi ayakta tutan (Kayyum) Mutlak dirinin (El-Hay) huzurunda yüzler yere eğilmiştir ve sırtına zulüm yükünü yüklenen kişinin işi bitmiştir.” (Tâhâ 20:111)

 

Rabbimiz bir tohuma nasıl hayat verip onu bir ağaca dönüştürüyorsa, bizler de ölüp tohum gibi toprağa gömüldükten sonra kıyamette el-Hay’ın tecellisi ile tekrar hayata dönüp diriliceğiz. Resmimizde el-Hay olan Allah’ın dolaylı yaratmasına bir örnek vererek; ağacın yağmur yüklü bulutlar vesilesiyle canlanmasını, hayat bulmasını anlattık. Hayatın bizim bildiğimiz bu dünya hayatıyla sınırlı olmadığını anlatmak için de gökyüzüne uzak hayatı temsilen bir uzay görünümü verdik.

الْحَيُّ

Lüğavi Çerçeve;

حَيَّ- يَحْيَا - حَيَاةً Şeklinde gelir. Mastar olarak düşünüldüğünde; canlı varlıklarda ki büyüme kuvvesine verilen addır. الْحَيُّ; Mastarın isme dönüşmüş halidir. Yani isim-i mastardır. İsim-i mastar olduğu için mastardaki eylem yüce yaratıcıya ad olmuştur. Bunun ifade ettiği Mana; Mutlak diri, ebedi hayat sahibi, her canlıya hayat veren, hayatın yeğene kaynağı, eşsiz ve benzersiz hayat sahibi, tarifsiz hayat veren, ezelî ve ebedî olarak ölmeyen, hep diri olan demektir. Mükemmel bir hayatın bütün anlamlarını kendinde toplayan kimsedir. Çünkü Allah, hayatın anlamıdır. Allah’tan koparılmış bir hayatta anlam aranmaz. Varlığın hayat bulması El-Hayy isminin tecellisine bağlıdır. El-Hayy kelimesinin zıddı, El-Meyyit; ölü ve cansız olan demektir. Ölünün sıfatları ise, bilmemek, görmemek, işitmemektir. Kelimenin türevleri;

حياة; İçerisinde canlılığın bulunduğu yaşamın adıdır. Keyfiyet ve kemiyet olmak üzere ikiye ayrılır.

1: Keyfiyet bakımından hayat; Bu da iki türlüdür.

A) Maddi hayat; Duyu organlarımızla algılaya bildiğimiz hayatın adıdır. Bu hayattın yaşam kaynağı madde oluşturur.

B) Manevi Hayat; Duyu organlarımızla algılayamadığımız, fizik ötesi yaşamın adıdır. Bu yaşamın kaynağını da vahiy oluşturur.

2: Kemiyet bakımından hayat; Bu da iki kısımdır.

A) Mutlak Hayat; Mutlak hayatın sahibi Allah’tır. Allah’ın hay oluşunda sınır olmaz. O her daim diri olandır.

B) Mukayyet Hayat; Mukayyet hayatın sahibi El-Hayy olan Allahın tecellisine mazhar olan herkestir. Yani Allah’ın dışındaki tüm hayatlar sınırlıdır vakti dolduğunda hayatları ölüme mahkûm olur.

الحَيّةُ; Yılan demektir. Yılan tıpta canlılığı sembolize eder.

الحَياء; İnsanın yapmış olduğu çirkin ve fena işlerden dolayı  yüreğinin büyük bir eziklik ve pişmanlık duyarak içine çekilmesi ve utanç duymasıdır. Hayâ imandandır. Kötülük işlediği halde pişmanlık duymayanların hayâ duygusu ölmüş demektir. Hayâ kelimesinin hayy kelimesinden türemesindeki hikmet; Hayâ eden, hayat bulur. Gerçek hayatı bulanlar hayâ ederler.

الإحياء; Bir şeye hayat kazandırmak ve dirilik vermek demektir. İnsanı ihya eden El-Hayy olan Allah’tır. El-Hayy olan Allah’ın tecellisi ile insan da başta kendisini sonra tüm hayatı ihya eder. İnsanlar Allah’ın dinini ihya edemezler ancak Allah’ın El-Hayy ismin en büyük tecellilerinden biri olan ilahi vahiy ile ihya olurlar.

التَّحِيّة; Namazda gerçekleştirilen teşehhüddeki oturuşun adıdır. Selam manasına gelir. Hayy kelimesinden türemesindeki hikmet; Hayat ve selam arasında çok sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Hayat bulmak isteyen selamete koşmalı, selamet bulmak isteyen de İslam’a koşmalıdır. İslamsız selamet, selametsiz de hayat olmaz. Bu manada İslam’ın olmadığı yerde barış, esenlik ve selamet olmaz. Barışın, esenliğin ve selametin olmadığı yerde ise hayat olmaz.

حَيَّ على الصلاة حَيَّ على الفَلاح; “Heyya” Ezan ve kamette kullanılan bir nida cümlesinde nida harfinin yerine kullanılmıştır. Bu nida öyle bir yere nida ediyor ki bir bilseniz. Bu öyle bir nida ki; hayat nidasıdır ve hayat bulma nidasıdır. “Heyya” kelimesinin “hayy” kelimesinden türemesindeki hikmet; namaz, felahtır. Namazla dirilince insan hayat bulur. Namaz kılarken gerçekten hayat buluyor muyuz hiç düşündük mü? Yoksa hep ölü gibi mi namaz kılıyoruz? “Heyya” bizi hayatımız olan namaza çağırırken biz hayatı nerde arıyoruz.

Nazari Çerçeve;

             El-Hayy ismi şerifinin kâinattaki tecellilerine baktığımızda bu ismin nüfuz etmediği hiçbir varlık yoktur. Zerreden küreye ne varsa her şey yaşamını El-Hayy olan Allah’a borçludur. El-Hayy isminin iki türlü tecellisi vardır. 

1: Madde âlemine tecellisi

2: Mana âlemine tecellisi

Maddi âleme tecelli eden El-Hayy ismi şerifi maddeye hayat kazandırmıştır.  El-Hayy isminin maddedeki tecellisi olmasaydı, madde ölüme (Memata) mahkûm olurdu. Merkezinde Güneşin olduğu bu koca kozmik kâinat El-Hayy ismi şerifi ile hayat bulmuştur. Hayat bulması ile anlam kazanmıştır. Anlamını, hayatına; hayatını da El-Hayy olan Allah’a borçludur. Anlamını yitirince hayatını da kaybetmeye mahkûm olur. Güneşin ve tüm kâinatın anlamı insanoğluna hizmet etmektir. İnsanoğlunun da anlamı, yüce yaratıcıya kul olmasıdır. Kul olmaktan kaçınan her bir insan anlamını yitirmiş dolayısıyla memata dönmüş demektir. Yeryüzünde iman eden kalmayınca, merkezinde güneşin bulunduğu koca kozmik kâinatın da artık bir anlamı kalmamış demektir. Onlarında ölüm fermanı verilmiş ve kâinatın kıyametinin kopma zamanı gelmiş demektir. Bu manda El-Hayy demek, hayat demektir. Hayat demek anlam demektir. El-Hayy isminin insanoğlundaki en büyük tecellisi hayatının anlam ve değer kazanması demektir. İnsanoğlunda ki tecellisinden hareket edersek;

1: El-Hayy ismi bedenimize tecelli etmiş ve bedenimizin yaşamı bu isme bağlı kılınmıştır. Bedenimizin de yaşamını sürdürebilmesi için toprağı ve topraktan bitenleri sebep kılmıştır. Yani maddi varlığımızın tamamı El-Hayy ismine bağlıdır. Bu ismin tecellisi kimden kalkarsa o kişinin bedeni ölüme mahkûm olur ve madde beslendiği yer olan toprağa geri dönerek toprakla birleşir. Bu toprağa gömme işini de yine bir yönü ile maddi bir varlık olan insanoğlu yapar.

2: El-Hayy ismi bedenimize tecelli ettiği gibi, ruhumuza da tecelli etmiş ve ruhumuzun bedendeki varlığı El-Hayy ismine bağlanmıştır. Nasıl ki bedenimizin hayat sürdürebilmesi için yerden bitenlere ihtiyacı vardıysa aynı şekilde ruhumuzun da hayat bulması için gökten inen ilahi vahye ihtiyacı vardır. Bu ismin tecellisi hangi ruhun üzerinden kalkarsa o kişi manen ölmüş demektir. Manen ölmek iki türlüdür. 1) Hakiki manası; Ruhun ölümü demek bedenden ayrılmasıdır. Bundan dolayı beden ölür, ruh vefat eder. (Geldiği yere geri dönerek vefa gösterir.)  Beden ölünce toprağa gömülür ve bu gömme işini maddi varlık yönü ile insanoğlu yapar. Bedenimiz topraktan geldi ve toprağa geri döndü. Ruh vefat edince de geldiği yere geri döndürülür bu döndürme işini de melekler yapar. Şimdi Ey İnsanoğlu! Bedenini hayatta tutmak için El-Hayy olan Allah’ın hayata sebep kıldığı şeylere tutunup hayat mücadelesi verirken neden ruhunun hayat bulması için El-Hayy olan Rabbimizin sebep kıldığı vahiy ile ruhunu beslemiyorsun? Yoksa sen hayatı sadece maddeden mi ibaret sanıyorun?

8.24*************يَا اَيُّهَا الَّذينَ اٰمَنُوا اسْتَجيبُوا لِلّٰهِ وَلِلرَّسُولِ اِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْييكُمْ وَاعْلَمُوا اَنَّ اللّٰهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهوَاَنَّهُ اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ

8.24 - Ey iman edenler! Peygamber sizi, size hayat verecek şeylere davet ettiği zaman, Allah'a ve Resul'e icabet edin. Ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Ve siz kesinkes O'nun huzurunda toplanacaksınız.

İnsanoğlu bedeni rahatsızlandığında hemen doktora koşup, bedeni hastalığını tedavi etmek ister. Bu tedavi için ne gerekiyorsa yapmaktan asla geri durmaz. Peki, ruhu hastalığında neden kalplerin doktoru Allah’ın kapısını çalıp kur’an ile tedavi olmaz. İnsanoğlu vücudu kirlendiğinde yıkanmadan kaç gün dayanabilir üç gün, beş gün, on beş gün daha fazlasında zaten insan bedenine koku düşer. İşte aynı şekilde ruhunu günahlarla kirletmiş insanoğlu! Kalk ve ruhunu manevi kirlerden temizle. Aksi takdirde ruhun kokmakla kalmaz hayatı da kokutur. Bedenin temizliği için suyu ve sabunu sebep kılan Allah, Ruh’un temizliği içinde tövbe ve istiğfarı sebep kılmıştır. Ruh için en güzel koku olan Kur’an diğer adı ile ruh ve reyhan kokusu ile kokulan ki ruhun güzel koksun.

           Makro kozmosun, evren hareketlerinin ve atom altı seviyelerin keşfedilmesinden bu yana hayatın anlamı değişti. Canlı ve cansız madde ayrımı geçtiğimiz yüzyıla kadar çok taraftar buluyordu. Ancak enbiya 30. ayetin ışığında biliniyor ki cansız diye bir şey yoktur.

             21.30*************اَوَلَمْ يَرَ الَّذينَ كَفَرُوا اَنَّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ كَانَتَا رَتْقًا فَفَتَقْنَاهُمَا وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَاءِ كُلَّ شَیْءٍ حَیٍّ اَفَلَا يُؤْمِنُونَ

21.30 - Peki, hakkı inkâra şartlanmış olan bu insanlar, göklerin ve yerin (başlangıçta) bir tek bütün olduğunu ve Bizim sonradan onu ikiye ayırdığımızı ve her şeyi sudan yartılmış bir canlı kıldığımızı görmüyorlar mı? Hala inanmayacaklar mı?

Tüm evren atomlardan meydana gelmiştir. Atomlar da kendi içindeki parçacıkların birleşim ve hareketleriyle çeşitlenir. Yörüngesinde büyük bir aşk ile dönen atom, mikro dünyadaki en küçük canlıdan, makro dünyadaki en büyük gezegene kadar yaratılmış her şey, aşkın Hayy perdesinde en hassas tellere dokunup, Ya Hayy, Ya Hayy diyerek hayatlarının şükrünü ve zikrini gerçekleştiriyorlar. Nefsim, her biri bir âyet hükmündeki yaratılmışlardan tevhit dersini almış; nefsim, yaşadığı ilhamlarla ebedî zevki fark edip, dünyayı dalmamanın gereğini anlamış, aklım, her şeyde gördüğü yaratılış intizamını ve hizmetli nakışları seyredip, kâinatın tespihine kulak vermiş. Yüreğimin sesi ise muhteşem bir kâinat korosuna iştirak etmiş, Ya Hayy diyerek Allah'ı anıyor. Gönlüm secdelerde "Hayy'dan geldim, Hû'ya gidiyorum." diyor. “Hayy'dan geldik, Hû'ya gidiyoruz, ey insanoğlu artık gafletten uyan." Hayat dediğimiz şey, sadece içinde şu an yaşamakta olduğumuz dakikanın adıdır. O dakikadan evvel yaşanan her şey ve içindekiler "mâzî" olup öldü. İçinde bulunduğumuz bu dakikadan sonra yaşanacak her şeyin ve içindekilerin adı ise "ğayb’tır". Henüz ondan haberim bile yok. Benim bütün dayanağım, şu yaşamakta olduğum bir dakika, yani şu içinde olduğum andır.

Ey El-Hayy olan Rabbim! Hayy ismin ile öylesine kuşat ki bizi; mazimiz, şu anımız ve istikbâlimiz, senin Hayy isminle dirilsin.

Ey El-Hayy olan Rabbimiz! Dünya alemin de içinde hayatın bulunduğu bir yaşamı sürdürmeyi bizlere nasip eyle.

Ey El-Hayy olan Rabbimiz! Hayy isminle yaşayıp, huzuruna geldiğimizde bizleri dirilenlerden eyle.

Ey El-Hayy olan Rabbimiz! Ebedî âleme, varlığına şahit olarak göçenlerden ve şehit mertebesiyle ölümsüzleşenlerden eyle bizi. Âmin.   

Kur’an-i Çerçeve;

         Kur’an-ı Kerim de “El-Hayy” ismi Allah’a nispetle beş yerde kullanılmıştır. İki yerde müstakil isim olarak, Üç yerde El-Kayyum ismi ile birlikte gelir. (El Kayyum; varlığı ayakta tutan, sevk ve idare eden demektir.)  El-Hayy ismi Kur’an-ı Kerim de beş kez kullanılmasına rağmen bu kökten türeyen “yuhyi” fiili 45 defa kullanılmıştır. Bunun hikmeti şu olsa gerek; “El-Hayy” Allah’ın zatına delalet eder, bizler Allah’ın zatını idrakten aciz olduğumuz için Rabbimiz bize “El-Hayy” isminin tecellisini göstermek için bu ismin fiili hali olan “yuhyi” fiiline dikkatlerimizi çekmektedir. “El-Hayy” Kullanıldığı yerlerin tamamında Elif-Lam’lı (Marife) olarak gelir. “Elif-Lam” (Marife) ile gelmesinin hikmeti; Taşıdığı mananın mutlaklığını ifade temek içindir. Yani; Allah’taki dirilik mahlûkattaki dirik gibi değildir. Allah dirilten diridir, mahlûkat ise diriltilen dirilerdir. Yine Kur’nı-ı Kerimin diri ve ölü kavramalarına yüklediği mana insanların diri ve ölü kavramlarına yüklediği manalardan çok daha öte manalardır. İnsanlar, ölü ve ya diri derken sadece bedenin ölü ve diriliğinden söz ederlerken, Kur’an ise asıl ölü ve diriliğin madden değil, manen yaşanan olduğunu açıklamaktadır. Melsela 7. Surenin 179. Ayetin şöyle buyrulur;

7.179*************وَلَقَدْ ذَرَاْنَا لِجَهَنَّمَ كَثيرًا مِنَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ لَهُمْ قُلُوبٌ لَا يَفْقَهُونَ بِهَا وَلَهُمْ اَعْيُنٌ لَا يُبْصِرُونَ بِهَا وَلَهُمْ اٰذَانٌ لَا يَسْمَعُونَ بِهَا اُولٰئِكَ كَالْاَنْعَامِ بَلْ هُمْ اَضَلُّ اُولٰئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ

7.179 - Biz cehennem için cinlerden ve insanlardan öyle kimseler yarattık ki onların kalpleri vardır ama bu kalplerle idrak etmezler, gözleri vardır onlarla görmezler, kulakları vardır onlarla işitmezler. Hâsılı onlar hayvanlar gibi, hatta onlardan da şaşkındırlar. İşte asıl gafil olanlar onlardır.
Ayeti kerime onların kalpleri, gözleri ve kulakları yoktur demiyor. Bilakis vardır diyor. Fakat bu organların görevini yapmadığını ve bundan dolayı ölü olduklarından söz ediyor. Yani göz var, fakat gözün hayatı yok; Kulak var, fakat kulağın hayatı yok; Kalp var, fakat kalbin hayatı yok. Demek ki gerçek hayat mana görebilmekmiş, maddeyi değil. İşte Kur’an’ın gerçek ölü tarifi budur. Şimdi bundan anlıyoruz ki yeryüzünde insanların çoğu yaşadığını zannettikleri halde aslında ölü kimselerdir. En yakınımız bile baktığımızda onu yaşar zannediyoruz ama maalesef o da ölülerdenmiş şimdi anlıyoruz. İnsanın en yakını bedenen ölse ne yapar ve ne kadar üzülür bir düşünsün. Şimdi aynı insan bedeni ölümden daha beter ölümler yaşayan yakınlar için neden bir şeyler yapmıyor ve en azından bir şeyler yapmanın derdini taşıyıp üzülmüyorsun?

           Kur’an-ı Kerim, “El-Hayy” isminin tecellisini iki maksada dayandırır.

1: Allah’ın eşsiz ve benzersiz diriliği,

2: Dünya diye isimlendirilen yaşamın sonlu ve geçici olduğunu, Ahiret diye isimlendirilen diyarın ise sonsuz ve daimi olduğunu hakikati.

Birinci Maksat; “El-Hayy” müstakil isim olarak Allah’ın eşsiz ve benzersiz diri olduğu 25. Sürenin 58. Ayetinde şöyle anlatılır;

وَتَوَكَّلْ عَلَى الْحَيِّ الَّذى لَا يَمُوتُ وَسَبِّحْ بِحَمْدِه وَكَفٰى بِه بِذُنُوبِ عِبَادِه خَبيرًا

25.58 - Öyleyse, ebediyen ölmeyecek olan o mutlak diri varlığa güven ve O'nun sınırsız kudret ve yüceliği övgülerle an ki kimse kullarının günahlarından O'nun kadar haberdar değildir.

Tevekkül ile Allah’ın “El-Hayy” oluşu arasında sıkı bir bağlam ilişkisi bulunmaktadır. Bu bağlam ilişkisi de şu olsa gerek; Öyle birine sırtını daya ki sırtın asla yere gelmesin. Eğer sen hep diri ve ölümsüz olan Allah değil de malına, mülküne, makamına, en yakın akrabana ve ya cemaatine ve çokluğuna dayanırsan bil ki bunların tamamı fanidir. Gün gelir bunlar yok olur. İşte bunlar yok olunca belin boşa gelir ve sakat kalırsın. Belinin boşa gelmesini istemiyorsan sırtını Allah’a daya ki sırtın her daim pek olsun, kuvvetli olsun. Her yazar gün gelir yazdığından vazgeçebilir, Fakat sen ey insanoğlu öyle bir yazara sırtını daya ki asla söylediklerinden vazgeçmeyen olsun. Yazıları ebediyete kadar davam etsin. İşte o yazar Allah’tır. Sırtını Allah’ın sözlerine O’nun kitabına daya ki, sırtın muhkem olsun, pek olsun ve kuvvetli olsun.

İkinci maksat; Dünyanın faniliği, Ahiret’in bakiliği hususu;

6.32*************وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا اِلَّا لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَلَلدَّارُ الْاٰخِرَةُ خَيْرٌ لِلَّذينَ يَتَّقُونَ اَفَلَا تَعْقِلُونَ

6.32 - Bu dünya hayatı, bir oyundan, eğlenceden ve geçici bir zevkten başka bir şey değildir; ama ahiret hayatı Allaha karşı sorumluluklarının bilincinde olanlar için çok daha güzeldir. Öyleyse aklınızı kullanmaz mısınız?

9.38*************يَا اَيُّهَا الَّذينَ اٰمَنُوا مَا لَكُمْ اِذَا قيلَ لَكُمُ انْفِرُوا فى سَبيلِ اللّٰهِ اثَّاقَلْتُمْ اِلَى الْاَرْضِ اَرَضيتُمْ بِالْحَيٰوةِ الدُّنْيَا مِنَ الْاٰخِرَةِ فَمَا مَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا فِى الْاٰخِرَةِ اِلَّا قَليلٌ

9.38 - Ey iman edenler! Size ne oldu ki, "Allah yolunda seferber olun" diye çağrıldığınız zaman yere çakılıp kalıyorsunuz? Sonraki hayatı(n iyiliklerini) göz ardı edip bu dünyadaki hayat(ın rahatlıklarıy)la mı kendinize doyum sağlama peşindesiniz? Fakat bu dünyadaki hayatın verdiği haz ve doyum sonraki hayatın vereceği doyum ve hazzın yanında değersiz bir şeyden başka nedir ki!

57.20*************اِعْلَمُوا اَنَّمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَزينَةٌ وَتَفَاخُرٌ بَيْنَكُمْ وَتَكَاثُرٌ فِى الْاَمْوَالِ وَالْاَوْلَادِ كَمَثَلِ غَيْثٍ اَعْجَبَ الْكُفَّارَ نَبَاتُهُ ثُمَّ يَهيجُ فَتَرٰیهُ مُصْفَرًّا ثُمَّ يَكُونُ حُطَامًا وَفِى الْاٰخِرَةِ عَذَابٌ شَديدٌ وَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَانٌ وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا اِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ

57.20 - Bilin ki (ey insanlar!) Bu dünya hayatı, sadece bir oyundan, geçici bir eğlence ve güzel bir gösteriden, birbirinizle büyüklük yarışı(na girişmenizden) ve daha çok servet ve çocuk sahibi olma hırsın(ız)dan ibarettir. Bu (dünya)nın durumu, (hayat getiren) yağmurun hikâyesine benzer: Yağmurun yeşerttiği bitki, toprağı ekenlere sevinç verir, ama sonra kurur ve sen onun sarardığını görürsün; sonunda toprak haline gelir. Ama öteki dünyada (insanın durumu ile ilgili ebedi hakikat açıkça ortaya çıkacaktır). (Ya) şiddetli azap yahut Allah'ın bağışlayıcılığı ve hoşnutluğu, çünkü bu dünya hayatı, kendini kandırmanın zevkin(i tatmak)tan başka bir şey değildir.

35.5*************يَا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا وَلَا يَغُرَّنَّكُمْ بِاللّٰهِ الْغَرُورُ

35.5 - Ey insanlar! Allah'ın (yeniden diriltme) vaadi gerçektir, sakın bu dünya hayatının sizi ayartmasına ve Allah hakkındaki (kendi) çarpık düşüncelerinizin sizi saptırmasına izin vermeyin!

3.185*************كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ وَاِنَّمَا تُوَفَّوْنَ اُجُورَكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ فَمَنْ زُحْزِحَ عَنِ النَّارِ وَاُدْخِلَ الْجَنَّةَ فَقَدْ فَازَ وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا اِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ

3.185 - Her can ölümü tadacaktır: Böylece Kıyamet Günü (yapıp ettiklerinizin) karşılığı size tam olarak ödenecektir; orada ateşten uzaklaştırılıp cennete sokulacak olanlar, gerçek bir zafer kazanmış olacaklardır: Zira bu dünya hayatı(na düşkünlük), kendi kendini aldatma zevkinden başka bir şey değildir.

Ya Hayy Ya Allah! Varlığa hayat veren sensin. Varlığımıza hayat ver.

Ya Hayy Ya Allah! Varlığından habersiz yaşayan ölülerden eyleme bizi.

Ya Hayy Ya Allah! Kalpler ancak senin zikrinle hayat bulur. Kalplerimizi zikrinle hayat bulanlardan eyle.

Ya Hayy Ya Allah! Ölü bir Kalpten, işitmeyen kulaktan, görmeyen gözden sana sığınırız.

Ya Hayy Ya Allah! Dünyanın hayatı ahirettir, ahretsiz dünya leştir. Dünyamıza ruhu olan ahireti ver.

Ya Hayy Ya Allah! “Haydan geldik hu’ya gidiyoruz.” Varlığını “El-Hayy” olan Allah’a adayanlardan eyle.

Ya Hayy Ya Allah!

Ya Hayy Ya Allah!

Ya Hayy Ya Allah!

Ya Hayy Ya Allah!

Ya Hayy Ya Allah!

Ya Hayy Ya Allah!

Ya Hayy Ya Allah!

Ya Hayy Ya Allah!

Ya Hayy Ya Allah!

Ya Hayy Ya Allah!

Ya Hayy Ya Allah!

 
Eklenme Tarihi : 01.06.2013 02:02:59
Okunma Sayısı : 15062